İklim Krizinde zorlu çalışma koşulları
İşçi sağlığını korumak, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorumluluktur. Sendikaların bu konuda harekete geçmesi ve işçi hakları için daha iddialı politikalar geliştirmesi gerekmektedir. İklim değişikliği sadece hava sıcaklıklarının artması anlamına gelmiyor; aynı zamanda çalışma koşullarını, üretim süreçlerini ve sosyal ilişkileri de dönüştürüyor. Bu dönüşüm sürecinde işçilerin korunması ve emek dünyasının iklim değişikliğine uyum sağlaması, sendikaların öncülük etmesi gereken bir mücadele alanıdır.

İklim Krizi ve İş Dünyası: Sendikaların Rolü Üzerine Bir Değerlendirme (Türkiye Örneği ile)
İklim krizi, sadece çevresel değil, iş dünyası ve emek süreçleri üzerinde de büyük etkiler yaratmaktadır. Aşırı hava olayları, iş yerlerindeki koşulları olumsuz etkileyerek işçi sağlığı ve güvenliğini tehdit etmektedir. Dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye'de de iklim krizinin etkileri iş hayatında hissedilmektedir. Ancak, sendikaların iklim değişikliğiyle mücadelede ne ölçüde etkin olduğu ve bu soruna karşı nasıl stratejiler geliştirdikleri tartışmalıdır. Çoğu sendika, iklim değişikliğinin iş gücü üzerindeki etkilerini sınırlı bir çerçevede ele almakta ve kapsamlı bir strateji geliştirmekte yetersiz kalmaktadır. Bu makale, iklim krizinin iş dünyasına olan etkilerini ve Türkiye'deki sendikaların bu sürece nasıl yanıt verdiğini incelemektedir.
İklim Krizinin İş Dünyasına Etkileri
Türkiye’de iklim değişikliğinin en belirgin etkileri aşırı sıcaklıklar, orman yangınları, sel ve su kıtlığı gibi olaylarla kendini göstermektedir. Bu olaylar, özellikle açık havada çalışan işçiler için büyük tehlikeler yaratmaktadır. İnşaat, tarım, turizm ve madencilik gibi sektörlerdeki işçiler, aşırı hava koşulları nedeniyle sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
Örnek Olay: Türkiye’de Aşırı Sıcaklık ve İşçi Sağlığı
2021 yılında Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgelerinde yaşanan aşırı sıcaklıklar, işçilerin sağlığını ciddi şekilde tehdit etmiştir. Özellikle tarım işçileri, yüksek sıcaklıklar altında uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kalmış, bu durum işçi sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Örneğin, Şanlıurfa’da mevsimlik tarım işçileri, 40°C’yi aşan sıcaklıklarda çalışmaya devam etmiş ve bu koşullar altında birçok işçi sıcak çarpması ve dehidrasyon gibi sağlık sorunları yaşamıştır. Türkiye’deki mevsimlik işçilerin büyük çoğunluğu güvencesiz çalışma koşulları altında çalıştığı için bu tür sorunlar karşısında koruma mekanizmalarına erişimleri sınırlı kalmıştır.
İnşaat sektörü de iklim krizinden etkilenen sektörlerden biridir. Özellikle yaz aylarında aşırı sıcak hava koşullarında dış mekanlarda çalışan inşaat işçileri, ciddi sağlık riskleriyle karşı karşıya kalmaktadır. 2022 yılında İstanbul’da bir inşaat işçisi, yüksek sıcaklıklar nedeniyle fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Ancak Türkiye'deki sendikalar, işçilerin bu tür risklere karşı korunması için yeterli baskıyı yapamamıştır.
Türkiye’deki Sendikaların İklim Krizi Karşısındaki Tutumları
Türkiye’deki sendikalar, iklim krizine karşı tepkilerini genel olarak işçi sağlığı ve güvenliği çerçevesinde dile getirmekte, ancak iklim krizinin yapısal etkilerine yönelik kapsamlı stratejiler geliştirmekte yetersiz kalmaktadır. DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve TÜRK-İŞ gibi büyük işçi sendikaları, işçi sağlığını koruma noktasında çeşitli kampanyalar düzenlemekte ve yasal düzenlemeler talep etmektedir. Ancak bu kampanyalar, iklim değişikliğinin doğrudan etkileri ve iş gücü üzerindeki uzun vadeli sonuçlarıyla ilgili sınırlı kalmaktadır.
TÜRK-İŞ, aşırı hava olayları karşısında işçilerin korunması için hükümete çağrılarda bulunmuş, ancak bu çağrılar genellikle sıcaklık artışları gibi kısa vadeli olaylarla sınırlı kalmıştır. Öte yandan, DİSK iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, çalışma saatlerinin esnekleştirilmesi ve işçi sağlığını korumaya yönelik yasaların genişletilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak bu talepler, işverenler ve hükümet tarafından yeterince dikkate alınmamıştır.
Politika ve Yasal Altyapı: Türkiye’de İklim Krizi ve Çalışma Koşulları
Türkiye’de iklim krizi ile ilgili hukuki düzenlemeler sınırlıdır ve iş dünyasıyla ilgili doğrudan bir iklim uyum stratejisi bulunmamaktadır. Türkiye İş Kanunu, işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili genel hükümler içerse de, iklim değişikliğinin yarattığı yeni risklere karşı iş yerlerinde alınması gereken özel önlemler konusunda yetersiz kalmaktadır. Özellikle aşırı hava koşullarına karşı işçilerin korunması için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Türkiye'deki iklim politikaları, enerji sektörüne odaklanmış olup, çalışma koşulları ve işçi haklarına yeterince dikkat çekmemektedir. 2021 yılında Türkiye, Paris Anlaşması'nı imzalamış ve 2053 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdünde bulunmuştur. Ancak bu hedeflere ulaşmak için iş yerlerindeki dönüşüm süreçleri ve işçilerin korunmasıyla ilgili stratejiler henüz yeterince geliştirilmemiştir.
Sendikaların İklim Kriziyle Mücadelede Atması Gereken Adımlar
İklim krizi karşısında Türkiye’deki sendikaların daha etkin bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Sendikalar, işçilerin iklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya kaldığı riskleri azaltmak için şu adımları atmalıdır:
-
Farkındalık Kampanyaları Düzenlemek: İklim krizinin iş gücü üzerindeki etkileri hakkında işçi sendikaları daha geniş çaplı bilgilendirme kampanyaları düzenlemelidir. Bu kampanyalar, işçilerin iklim değişikliğine karşı korunmaları konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamalıdır.
-
Yasal Düzenlemeler Talep Etmek: Türkiye’de iş yerlerinde iklim krizine karşı alınacak önlemlerle ilgili yeni yasal düzenlemeler talep edilmelidir. Özellikle açık hava sektörlerinde çalışan işçilerin korunması için yasalar güncellenmeli ve çalışma saatleri esnekleştirilmelidir.
-
İşçi Sağlığı Önlemlerini Güçlendirmek: Aşırı hava koşulları nedeniyle artan sağlık risklerine karşı işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri artırılmalıdır. Tarım, inşaat ve turizm gibi sektörlerde çalışan işçilerin korunması için ek önlemler alınmalıdır.
-
Toplumsal Adaleti Göz Önünde Bulundurmak: İklim değişikliğinin en fazla düşük gelirli ve güvencesiz işçileri etkilediği gerçeği göz önünde bulundurularak, bu grupların korunması için sendikalar daha güçlü adımlar atmalıdır.
Sonuç ve Öneriler
İklim krizi, iş dünyasında köklü değişimlere neden olurken, işçilerin korunması için sendikaların daha etkin bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Türkiye’de de iklim değişikliği, iş gücü üzerinde doğrudan etkiler yaratmakta, işçilerin sağlığını ve güvenliğini tehdit etmektedir. Bu süreçte sendikaların, işçi haklarını savunmak için daha kapsamlı stratejiler geliştirmesi büyük önem taşımaktadır.
Sendikaların atması gereken adımlar arasında:
- İklim krizi konusunda farkındalığı artırmak,
- İşçi sağlığı ve güvenliği yasalarını güncellemek,
- Aşırı hava olaylarına karşı işçilerin korunmasını sağlamak,
- Toplumsal adalet perspektifiyle savunmasız grupları desteklemek yer almaktadır.
Bu adımlar, Türkiye’de işçilerin iklim krizine karşı korunmasını sağlamada ve sendikaların iş dünyasında daha etkin bir rol oynamasında önemli birer kilometre taşı olacaktır.