Kopenhag’ın müzeleri ve bir tuhaf olay
Kopenhag’ın müzeleri ve bir tuhaf olay

Rombuts’un “İskambil Yüzünden Kavga” adlı tablosuna gördüğüm an çarpıldım.
“Fransız Resmi 1900-1930” salonunda ise Matisse var, bir Picasso hatırlıyorum, Millet, birkaç tane Jordaens, Rubens’in büyük bir “Süleyman’ın Adaleti”.
Şimdi bu Danimarkalılar burunlarından kıl aldırmıyorlar ya medeniyet konusunda, size bir olay anlatacağım, kararı siz verin.
Bütün günü Glyptotek ile Milli Galeri SMK’deki resim sergisine ayırmaya karar verdik ki Nihan’ın hastalanacağı tuttu, kıvranıyor, antibiyotik alması lazım, ama medeniyetin beşiğindeyiz, hangi doktor yazabilir?
Naçar, bizim otelin arka sokağındaki eczaneye gittik, dedim rica edersek belki en azından acısını dindirecek bir şey verirler.
Vaziyeti anlattık.
İlaç değil ama bir numara verdiler, “arayın, doktor size antibiyotik yazsın,” dedi, akabinde hemen ilacı alabilirmişiz.
Neyse, aradık doktoru, sordu “neyiniz var?” diye, Nihan anlattı, pat, kredi kartı numarası istedi, şak, reçete hazır!
Görmek yok, muayene yok, tetkik yok, hiçbir şey yok.
Ver kredi kartını, al ilacını.
“Turistler için hizmet” imiş bu uygulamanın adı, hasta belki yanlış bir şey istedi, belki kendini yanlış ifade etti, ne malum…
Ama turist ya, çok da önemli değil, yanlışsa yanlış, bir daha arar, bir daha kredi kartı numarasını söyler, yeni ilaç yazılır.
Gene de sağ olsun, en azından bizim programımızı aksatmadı, üstelik Nihan’ın sancısını da geçirdi.
İşte bu sayede kendimizi sanatın şefkatli kollarına bırakabildik.
Tivoli’nin yanındaki Glyptotek’in daha önce önünden geçmiştik, şimdi içine girelim. Carlsberg’in sahibi, burayı heykel müzesi olarak kurmuşsa da zamanla resme de ciddi bir yer vermiş. Müzeye girdikten sonra camlı bir kubbeye geliyorsunuz, her yan birbirinden güzel heykellerle dolu. En büyük Rodin koleksiyonlarından biri burada.
EN BÜYÜK RODİN KOLEKSİYANLARINDAN BİRİ BURADA
Tivoli’nin yanındaki Glyptotek’in daha önce önünden geçmiştik, şimdi içine girelim. Carlsberg’in sahibi, burayı heykel müzesi olarak kurmuşsa da zamanla resme de ciddi bir yer vermiş. Müzeye girdikten sonra camlı bir kubbeye geliyorsunuz, her yan birbirinden güzel heykellerle dolu. En büyük Rodin koleksiyonlarından biri burada. Mısır ve Yunan heykellerinin yer aldığı iki büyük salon insana ne kadar küçük olduğunu hissettiriyor. İnsanlık, binlerce sene önce neler yapabilmiş, görüp de hayran olmamak imkânsız. Mumyaları da görünce gerçekten hayret ettim, Kopenhag’da mumyanın ne işi var? Ayrıca, her seferinde şaşırıyorum, bu ne bitmek bilmez bir hazineymiş böyle, Londra’da, Torino’da, daha bilmem kaç yerde Mısır müzeleri ya da Mısır bölümleri kuruluyor, gene de yetmiyor.Biz geldiğimizde, Glyptotek, İspanyol ressam Joaquin Sorolla’nın sergisine evsahipliği yapıyordu. Böylece, Sorolla’yla da tanışmış olduk -müşerref oldum efendim. İspanyol kraliyet ailesi, kırkiki sene sonra ilk defa Danimarka’yı ziyaret edecekmiş, ama herhalde önden Sorolla gelsin istemişler.