İzmir Gaziemir Nükleer Atık Skandalı ve Küresel Çevre Adaletsizliği
İzmir’in Gaziemir ilçesinde, eski bir kurşun fabrikasının arazisinde gömülü olan nükleer atıklar, Türkiye’de çevre adaletsizliğinin en bariz örneklerinden birini oluşturuyor.

Gaziemir’deki Nükleer Tehlike ve Adalet Arayışı
2007 yılında İzmir’in Gaziemir ilçesinde tesadüfen ortaya çıkan nükleer atıklar, yalnızca İzmir’i değil, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren büyük bir çevre felaketine dönüştü. Yasal sınırların binlerce kat üzerinde radyasyon yayan bu atıklar, yıllardır yer altında gizlenmiş durumda. Radyasyonun, halk sağlığı ve çevre üzerinde yarattığı tehlike ise her geçen gün büyüyor. Ne yazık ki, yıllardır süren temizlik çalışmaları bu sorunu çözmeye yetmedi. Peki, neden? Bu sorunun cevabı, sadece Gaziemir’de değil, küresel çapta bir adaletsizliği gözler önüne seriyor.
Bir Çevre Felaketi: İzmir’in Çernobil’i
500 bin tondan fazla olduğu tahmin edilen bu nükleer atıkların İzmir gibi bir şehirde bulunması, sadece Türkiye’nin değil, küresel kapitalizmin çevreye ve insan sağlığına olan umursamaz tutumunun bir sonucudur. Türkiye’nin nükleer enerji kullanmadığı bilinirken, bu atıkların büyük ihtimalle yurtdışından getirildiği düşünülüyor. Ancak asıl sorun şu ki, bu tehlikeli maddelerin ne zaman ve nasıl getirildiği, kim tarafından bırakıldığı hâlâ belirsiz. Bu da demek oluyor ki, sorunun çözümü için atılan adımlar, yeterince şeffaf değil ve gerçek sorumlular hesap vermiyor.
Halk Sağlığı Tehlike Altında
Atıkların gömülü olduğu Gaziemir bölgesinde yaşayan halk, yıllardır radyasyona maruz kalıyor. Kanser vakaları, solunum yolu hastalıkları ve daha birçok ciddi sağlık sorunu bu tehlikenin doğrudan sonuçları arasında. Ocak 2023’te başlatılan temizlik çalışmaları umut verici olsa da, bu sorunun çözümü için daha somut ve kalıcı adımlar atılması gerekiyor. Yerel yönetimlerin çabaları takdire şayan, ancak bu, tek başına yeterli mi? Sorunun ulusal boyutta ele alınması ve halk sağlığının korunması için daha geniş kapsamlı politikalar geliştirilmeli.
Kapitalizmin Kirli Yüzü
Bu olay, küresel kapitalizmin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararın açık bir örneği. Gelişmiş ülkeler, kendi enerji ihtiyaçlarını karşılamak için az gelişmiş ülkeleri adeta çöplük olarak kullanıyor. Gaziemir’deki nükleer atıklar, bu adaletsizliğin en net örneklerinden biri. Halk sağlığı, sermaye çıkarları uğruna feda ediliyor. Doğa kirletiliyor, insanlar hastalanıyor ama sorunun çözümüne dair somut adımlar atılmıyor.
Katılımcı Demokrasi Neden Önemli?
Gaziemir’de yaşananlar, Türkiye’de çevre politikalarının halktan ne kadar kopuk olduğunu da gözler önüne seriyor. 2007’den beri temizlik çalışmaları devam ediyor, ancak bu süreçte halkın yeterince bilgilendirilmediği ve karar alma süreçlerine dahil edilmediği ortada. Katılımcı demokrasi olmadan, çevre sorunlarının çözümüne ulaşmak neredeyse imkansız. Halkın, yaşadıkları çevre üzerindeki karar süreçlerine dahil olması, sadece bir hak değil, aynı zamanda sürdürülebilir çevre politikaları için bir zorunluluk.
Çözüm Ne Olmalı?
Gaziemir’deki nükleer atıkların temizlenmesi, artık ertelenemeyecek bir zorunluluktur. Ancak bu süreç şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve sorumlular hesap vermelidir. Halk sağlığını korumak için bölge halkına yönelik sağlık taramaları yapılmalı, kanser vakaları yakından izlenmelidir. Uluslararası boyutta, gelişmiş ülkelerin çevreye zarar veren atıklarını başka ülkelere göndermeleri engellenmeli ve bu konuda daha sıkı denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Gaziemir, sadece yerel bir sorun değil; bu, küresel bir adaletsizliğin ve kapitalizmin çevreye olan ihanetinin simgesidir. Eğer bu felaketin önüne geçemezsek, sadece Gaziemir halkı değil, gelecek nesiller de bu tehlikenin bedelini ödemek zorunda kalacak.