İliç Altın Madeni Felaketi'nin Şifreleri
Erzincan'daki Altın Madeni Faciası: Çöpler'de Yaşanan Siyanür Sızıntısı ve Ekokırım Suçları
Erzincan İliç'te Madencilik Felaketi: Ekolojik ve Emek Kırımı Suçları
Erzincan'ın İliç ilçesinde, 2010 yılından bu yana faaliyet gösteren Çöpler Altın Madeni'nde yaşanan bir felaketle Türkiye, çevre ve emek sömürüsünün bir kez daha çarpıcı bir örneğiyle yüz yüze kaldı. Anagold Madencilik tarafından işletilen bu maden, açık ocak işletmeciliği ile altın üretimi yapıyor. Son olayda, maden sahasında meydana gelen toprak kayması sonucu siyanürlü toprak dağı çöktü ve dokuz işçi göçük altında kaldı. Bu kazanın ardından madenin faaliyetleri ve yönetim şekli yeniden sorgulanmaya başlandı.
Anagold Madencilik, 2000 yılında kurulan ve günümüzde SSR Mining ve Lidya Madencilik ortaklığında faaliyet gösteren bir şirkettir. Lidya Madencilik ise Çalık Holding çatısı altında yer alıyor ve 2009 yılından bu yana faaliyetlerini sürdürüyor. Çöpler Altın Madeni, Haziran 2022’de siyanür borusunun patlaması ile gündeme gelmişti. Bu olayın ardından şirketin yönetim kurulu üyeleri, “ekokırım” ve “insanlığa karşı suç” işlemekten Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikayet edilmişti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu patlamanın ardından şirkete 16 milyon 441 bin TL para cezası verip madenin faaliyetlerini 88 gün durdurdu.
Ancak, madenci şirket bu süre sonunda faaliyetlerine yeniden başladı. Çöpler Madeni Cevher İşleme Tesisi Müdürü Koray Şimşek, o dönemde siyanürün Fırat Nehri'ne karışmadığını iddia ederek, gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını ve üretime güvenli bir şekilde devam ettiklerini açıkladı. Ancak, üzerinden geçen 1,5 yılın ardından yaşanan son felaket, bu açıklamaların yetersizliğini ve ihmallerin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
ÇED Kararları ve Felaketin Sebepleri
Çöpler Altın Madeni'nin ikinci kapasite artışı için 2022'de verilen “ÇED olumlu” kararı ve 2023’te aynı bölgedeki genişleme projesi için verilen “ÇED gerekli değildir” kararı, felaketin açıkça gelmekte olduğunun göstergesiydi. Bu kararlar, bürokrasinin madencilik faaliyetlerini kolaylaştırmak için bilimsel yaklaşımları nasıl göz ardı ettiğini ve şirketlere nasıl sınırsız bir hareket alanı sunduğunu ortaya koyuyor. Daha önce bu genişleme projesiyle ilgili yapılan bilirkişi raporu, bilimsel ve objektif olmadığı yönündeki eleştirilere rağmen kabul edilmişti.
Nekrokapitalizm: Bir Ekonomik ve Sosyal Düzen Eleştirisi
Türkiye’de yaşanan bu tür ekokırım ve emekkırım suçlarının ardında, nekrokapitalizm denilen ölümcül bir kapitalist düzen yatmaktadır. Bu kavram, ölümden doğrudan ya da dolaylı olarak kâr elde eden ve buna bağımlı olan bir ekonomik sistemi tanımlar. Madenlerde, inşaatlarda ve çeşitli sanayi kollarında işçilerin hayatları, sermayenin çarklarını döndüren birer araç haline geliyor. Çalışanların hakları ve güvenlikleri, bu sistemin çıkarları karşısında yok sayılıyor. Emekçilerin yaşadığı kazalar ve ölümler, adeta sermayenin kazanımları arasında kabul ediliyor.
Sorumluluk ve Adalet
Türkiye’deki bu düzen, insan haklarından uzak, adalet ve hukukun hiçe sayıldığı, sınıf ayrımının derinden hissedildiği ve sermaye odaklı işleyen bir yapıya sahip. İşçilerin ve emekçilerin hayatlarını hiçe sayan bu düzen, onların kanı ve canı pahasına sürdürülebilir kılınıyor. Yaşanan bu tür felaketler, ancak adaletin sağlanması ve karar vericilerin sorumluluklarını yerine getirmesi ile önlenebilir. Sermaye çıkarları uğruna çevreyi ve insan hayatını hiçe sayan bu zihniyeti değiştirmek, toplumun her kesiminin ortak çabası ile mümkün olacaktır.