Zehirli Meyveler: Türkiye'nin Tarım İlaçları Krizi.

Türkiye'de klorpirifos gibi yasaklı pestisitlerin kullanımı, gıda güvenliğini tehdit ediyor. Çiftçiler verim kaygısıyla bu kimyasallara yönelirken, denetim eksiklikleri sorunu derinleştiriyor. Biyolojik mücadele ve organik tarım çözümleri geliştirilse de yaygınlaşması zor.

Zehirli Meyveler: Türkiye'nin Tarım İlaçları Krizi.

Türkiye'nin Tarımsal Zehirlere Karşı Mücadeledeki İkilemi: Yasaklı Pestisitler ve Sorunlar

Türkiye’de gıda güvenliği ve pestisit kullanımı, hem iç pazar hem de ihracat açısından kritik bir konu. Özellikle klorpirifos adlı pestisit, bu tartışmaların odağında. Bu kimyasal, tarım zararlılarını kontrol etmek için kullanılan, ancak çocukların sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ve ABD gibi ülkelerde yasaklanmış bir madde. Türkiye de bu yasağı 2020’de uygulamaya koydu, fakat raporlar, Türkiye’den ihraç edilen ürünlerde hala klorpirifos izleri bulunduğunu gösteriyor.

Klorpirifos Nedir ve Neden Yasaklandı?

Klorpirifos, böcek öldürücü olarak bilinen bir pestisit türüdür. Başlangıçta tarımda ve hatta ev içi böceklerle mücadelede yaygın olarak kullanıldı. Ancak, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan çalışmalar, bu kimyasalın çocuklarda nörolojik gelişimi olumsuz etkileyebileceğini ortaya koydu. Özellikle hamilelik sırasında bu kimyasala maruz kalma durumunda, çocuğun beyin gelişimi üzerinde kalıcı hasarlar oluşabileceği gözlemlendi. Buna bağlı olarak klorpirifos, AB tarafından 2020’de tamamen yasaklandı.

Türkiye de 2020’de klorpirifos etil kullanımını, 2021’de ise bir diğer varyant olan klorpirifos metil kullanımını yasakladı. Ancak özellikle ihracat için üretilen gıdalarda halen bu maddenin izlerine rastlanıyor. Bu durum, AB’ye yapılan ihracatlarda bazı ürünlerin geri gönderilmesine neden oluyor ve Türk tarım ürünlerinin itibarını zedeliyor.

Türkiye'de Pestisit Kullanımının Genel Görünümü

Türkiye'de tarım sektörü, kimyasal pestisitlere oldukça bağımlı. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, 2013'ten 2022'ye kadar pestisit kullanımı yüzde 40 oranında arttı. Böcek ilaçları, mantar önleyiciler ve herbisitler gibi birçok kimyasal ürün, tarladan sofraya kadar geniş bir kullanım alanına sahip. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Antalya gibi illerde pestisit kullanımının oldukça yoğun olduğu biliniyor.

Bunun başlıca sebeplerinden biri, Türkiye'nin tarım faaliyetlerinin büyük ölçüde açık alanda gerçekleşmesidir. Özellikle sıcak ve nemli iklimlerde, böcek ve diğer zararlıların ürünlere zarar vermesi daha yaygındır. Örneğin, Antalya’da yüksek nem oranı nedeniyle mantar ilaçları sürekli olarak kullanılmak zorundadır. Buna bağlı olarak, çiftçiler verim kaybını önlemek için yasaklı veya aşırı miktarda pestisit kullanmaya yöneliyorlar.

Pestisit Kullanımının Sağlık Üzerindeki Etkileri

Klorpirifos ve benzeri pestisitlerin sağlık üzerindeki etkileri oldukça endişe vericidir. Çalışmalar, özellikle çocukların pestisit kalıntılarına karşı çok daha savunmasız olduğunu göstermektedir. Çocuklar, yetişkinlere göre bu kimyasallara karşı daha düşük toleransa sahip olduklarından, bu tür kimyasallara maruz kalmaları durumunda daha yüksek risk taşırlar.

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, pestisit kalıntılarına maruz kalan çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve solunum yolu problemleri gibi nörolojik gelişim bozuklukları daha yaygın görülüyor. Aynı şekilde Avrupa'da yapılan bir çalışma, hamilelik döneminde klorpirifosa maruz kalan annelerin çocuklarında gelişim geriliği ve hafıza problemlerinin daha yaygın olduğunu ortaya koydu.

Türkiye’de ise bu konuda kapsamlı araştırmalar henüz sınırlı. Ancak mevcut veriler, pestisit kullanımının hem tarım işçileri hem de tüketiciler üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ortaya koymaktadır. Tarım işçileri, tarlalarda doğrudan kimyasallara maruz kalırken, tüketiciler ise bu ürünleri tükettiklerinde dolaylı olarak risk altında kalmaktadır.

Türkiye’de Pestisit Yasakları ve Denetim Eksiklikleri

Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı, pestisit kullanımını sınırlamak amacıyla birçok düzenleme yapmaktadır. Ancak bu düzenlemelerin etkili şekilde uygulanamaması, yasaklı pestisitlerin hala piyasada bulunmasına neden oluyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yürütme Kurulu üyesi Özden Güngör’e göre, yasaklı pestisitlerin denetim eksiklikleri nedeniyle hala piyasada bulunması, sağlıklı ve güvenli gıda üretimini tehlikeye atmaktadır. 

Bazı çiftçiler, yasaklanan pestisitlerin yerine daha pahalı biyolojik ve organik çözümleri tercih etmek zorunda kalıyor, ancak bu yöntemler her zaman ekonomik olarak sürdürülebilir değil. Özellikle küçük ölçekli çiftçiler, ürün verimliliğini artırmak ve maliyetleri düşürmek için yasaklı pestisitlere yöneliyor. Bu nedenle, Türkiye’de pestisitlerin yasaklanması ve kullanımının denetlenmesi konusunda ciddi açıklar bulunmaktadır.

Alternatif Çözümler: Biyolojik Mücadele ve Organik Tarım

Türkiye’de pestisit kullanımını azaltmak amacıyla bazı biyolojik mücadele yöntemleri ve organik tarım teknikleri geliştirilmeye çalışılıyor. Antalya merkezli BİOTED Derneği, tarımda biyolojik mücadele ve biyoteknik yöntemlerin yaygınlaştırılması için çalışmalar yürütüyor. Dernek yetkilisi İsmail Karaca, biyolojik mücadele yöntemlerinin arılara ve doğadaki faydalı canlılara zarar vermeden zararlı popülasyonunu kontrol etmenin etkili bir yolu olduğunu belirtiyor.

Ancak Türkiye’de biyolojik mücadele yöntemleri, toplam pestisit kullanımının sadece %2'sini oluşturmaktadır. Bu oranın düşük olmasının nedenlerinden biri, biyolojik mücadelenin başlangıç maliyetlerinin yüksek olması ve uzun vadede çiftçilerin hızlı sonuç almakta zorlanmasıdır. Örneğin, çilek üreticisi bir çiftçi, böcek sorununu çözmek için biyolojik yöntemleri denediğini, ancak ürün kaybı yaşadığı için tekrar kimyasal pestisitlere yöneldiğini ifade ediyor.

İhracat ve İç Pazar Arasındaki Farklılıklar

Türkiye’den AB’ye ihraç edilen tarım ürünlerinde düzenli olarak pestisit kalıntılarına rastlanıyor ve bu durum ihraç edilen ürünlerin geri gönderilmesine neden oluyor. Ancak iç piyasaya sunulan ürünler, AB kadar sıkı denetimlere tabi tutulmuyor. Örneğin, yerel pazarlarda satılan domates ve biber gibi ürünlerde yüksek seviyede pestisit kalıntısına rastlanabilmektedir. İhracat için üretilen ürünler daha sıkı denetlendiğinden, iç piyasaya sunulan ürünlerde pestisit kalıntısı sorunları daha fazla gözlemlenmektedir.

Sonuç: Gıda Güvenliğinde Çözüm Arayışı

Türkiye’de pestisit kullanımı, hem çiftçilerin geçim kaygıları hem de tüketicilerin sağlığı açısından önemli bir ikilem oluşturmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yasakları ve düzenlemeleri, sahada yeterince denetlenmediği sürece etkinliğini kaybetmektedir. Alternatif çözümler ve biyolojik mücadele gibi yöntemler geliştirilmeye çalışılsa da bu çözümler, yüksek maliyetler nedeniyle sınırlı sayıda çiftçi tarafından tercih edilmektedir.

Gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirlik açısından Türkiye’nin pestisit sorununu çözmesi için kapsamlı bir politika geliştirmesi gerekmektedir. Özellikle yerel tarım ürünlerinin daha sıkı denetimlerle izlenmesi, biyolojik mücadele yöntemlerinin desteklenmesi ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi, bu sorunun çözümünde önemli adımlar olacaktır.