Antik İnançlardan Modern Felaket Senaryolarına Kıyamet Kavramının Dönüşümü
Son yıllarda yapay zeka, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve nükleer savaş gibi tehditler medyada sıkça yer alarak kıyamet senaryolarına dair endişeleri artırdı. Kıyamet kavramı, tarihsel olarak dini bir anlam taşısa da günümüzde seküler bir çerçevede, insanlık için büyük tehdit oluşturan felaketleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu dil, toplumsal kaygıların bir yansıması olarak medyada sıkça işleniyor ve geleceğe dair en büyük korkuları ifşa ediyor.

Yapay zeka alanındaki çalışmaların geçtiğimiz yıl içinde hızla artması, gezegenimizde insan egemenliğinin sona erip ermediği tartışmalarını alevlendirdi. En karamsar tahminler, makinelerin beş ila on yıl içinde yönetimi ele geçireceğini öne sürüyor. Ancak yapay zeka korkuları, kamuoyunda endişe yaratan tek tehdit değil. İklim değişikliği ve salgın hastalıklar da bu tehditler arasında yer alıyor. Bu zorluklar üzerine haber yapmak ve bunları olası bir "kıyamet" senaryosu olarak adlandırmak medyada yaygın bir hal aldı.
İnsanlar, antik çağlardan beri dünyanın yok oluşu korkusuyla karşı karşıya kalmışlardır. Ancak "kıyamet" kelimesi, başlangıçta bu korkuyu ifade etmek için kullanılmamıştır. Yunanca "apokalyptein" fiili, aslında sadece bir şeyi açığa çıkarmak veya ifşa etmek anlamına gelir. Platon, "Protagoras" adlı diyalogunda bu terimi, bir doktorun hastasından tıbbi muayene için bedenini açmasını istemesini tanımlamak için kullanmıştır. Aynı zamanda bir düşünceyi açığa vurma anlamında da mecazi olarak kullanmıştır. Yeni Ahit yazarları ise "apokalypsis" terimini Tanrı'nın dünya için ilahi planını ifşa etme anlamında kullanmıştır. Orijinal Koine Yunancası'nda "apokalypsis", Vahiy Kitabı'nın ilk kelimesidir ve sadece günahkârlar için acı verici bir cehennemin yaklaştığını değil, aynı zamanda Mesih'in sadık olanlara ebedi kurtuluş getireceğini anlatır.
Günümüzde birçok insan, Tanrı'nın yargı gününün yakın olduğuna inanmaktadır. Aralık 2022'de Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir ankete katılanların %39'u "ahir zamanda yaşadıklarına" inanırken, %10'u İsa Mesih'in kendi yaşamları sırasında "kesinlikle" veya "muhtemelen" geri döneceğini düşünmektedir. Yine de bazı insanlar için tek tanrılı dinlerin kıyameti tamamen olumsuz bir şey olarak görülmemektedir. Aksine, bu an doğruların yüceltilip dünyanın günahkârlardan arındırılacağı bir dönem olarak algılanmaktadır. Öte yandan, kelimenin seküler anlayışları bu kurtuluş unsuru barındırmaz. Kıyamet, daha çok dünyayı onarılamaz bir şekilde kötüye götürecek dehşet verici, felaket bir olay olarak algılanır; bu kaçınılması gereken bir şeydir, beklenmesi gereken bir şey değil.
Siyasal iletişim akademisyenleri Christopher Wlezien ve Stuart Soroka, yaptıkları araştırmalarda medyanın kamuoyunu yönlendirmekten çok, kamuoyunun görüşlerini yansıttığını ortaya koymuştur. Son birkaç on yılda medyada yer alan kıyametle ilgili haberleri ve tartışmaları, toplumsal kaygıların bir barometresi olarak görebiliriz. Bu mantıkla, 1 Ocak 1980 ile 31 Aralık 2023 tarihleri arasında The New York Times, The Wall Street Journal ve The Washington Post gazetelerinde "kıyamet" kelimesinin geçtiği tüm makaleleri inceledik. Din ve eğlenceye odaklanan makaleler filtrelendiğinde, dört ana kıyamet endişesinden bir veya daha fazlasını içeren 9.380 makale bulduk: nükleer savaş, hastalık, iklim değişikliği ve yapay zeka.
1990'lara gelindiğinde, "kıyamet" kelimesini iklim değişikliği ve hastalıklarla ilişkilendiren makaleler, nükleer savaşla ilgili olanları geçti. 2000'lerde ve 2010'larda ise çevresel endişeler daha fazla ön plana çıktı. Ancak 2020'lerde bu düzen bozuldu. COVID-19 pandemisi, hastalıkların kıyametle ilişkilendirildiği haberlerde büyük bir artışa neden oldu. Bu on yılın ilk dört yılında, hastalık ile kıyamet bağlantısını kuran haberlerin sayısı, 2010'ların tamamına kıyasla neredeyse üç kat arttı. Ek olarak, yapay zeka, 2015 yılına kadar medyada neredeyse hiç yer almazken, 2023'te yapay zeka ile ilgili kıyamet haberlerinin sayısı, nükleer savaş endişelerini geçen bir düzeye ulaştı.
En çok okunan kıyamet senaryoları gerçekten insanlık için en büyük tehdit mi oluşturuyor? Bazı gazeteciler, nükleer savaş riskinin beklenenden daha yüksek olduğuna dair uyarılarda bulunuyor. Bu, Kıyamet Saati'ni yöneten ve insan varlığına yönelik tehditleri izleyen bilim insanlarının görüşüyle örtüşüyor. Bu bilim insanları, nükleer tehlikeleri öncelikli tehdit olarak görürken, iklim değişikliği, biyolojik tehditler ve yapay zekayı da izlediklerini belirtiyorlar.
Kıyamet dilinin bu tehditleri tanımlamak için kullanılması, kavramın giderek sekülerleştiğini gösteriyor olabilir. Örneğin, filozof Giorgio Agamben, medyanın COVID-19'u potansiyel bir kıyamet olayı olarak ele almasının, dinin yerini bilimin aldığını yansıttığını öne sürüyor. Benzer şekilde, kültür tarihçisi Eva Horn da kıyamet kavramının artık Tanrısız bir vizyon olduğunu savunuyor. Ancak Pew Araştırma Merkezi anketi de gösteriyor ki, kıyamet düşüncesi Amerikalı Hristiyanlar arasında hâlâ yaygındır. Hem dini hem de seküler kıyamet görüşlerinin aynı kelimeyi kullanması dikkat çekicidir. Dolayısıyla "kıyamet" kelimesi, günümüzde yalnızca dini bir fikir olmaktan çıkmış ve "nükleer kıyamet", "iklim kıyameti", "COVID-19 kıyameti" ve "yapay zeka kıyameti" gibi insan kaynaklı diğer felaket senaryolarını da kapsayacak şekilde genişlemiştir.
Sonuç olarak, medyada yer alan kıyamet haberleri, dünyanın nasıl sona ereceğini değil, sona erme yollarının giderek arttığını ifşa ediyor. Bu da bir paradoksu ortaya koyuyor: Günümüz insanları geleceği, eski bir kelimeyi yeniden canlandırarak ve uyarlayarak en canlı şekilde hayal ediyor.