Bergama'nın Direnişi: "Ölüler Altın Takmaz"

1990'ların başında Bergama'da başlayan altın madenciliğine karşı direniş, Türkiye'nin ekolojik mücadele tarihinde önemli bir dönemeçtir. Bu direnişi konu alan ilk belgesel örneklerinden biri, Engin Ayça'nın 1999 yılında çektiği "Ölüler Altın Takmaz" adlı yapımdır. Ayça'nın belgeseli, Bergama halkının altın madenciliği karşısındaki direnişini ve bu mücadelenin toplumsal boyutlarını ortaya koymaktadır.

Bergama'nın Direnişi: "Ölüler Altın Takmaz"

1990'ların başında Bergama'da başlayan altın madenciliğine karşı direniş, bölgenin ekolojik ve toplumsal yapısında derin etkiler bırakmıştır. Bu direnişin belgesel sinemasındaki ilk örneklerinden biri, Engin Ayça'nın 1999 yılında çektiği "Ölüler Altın Takmaz" adlı yapımdır. Belgesel, Bergama halkının altın madenciliğine karşı verdikleri mücadeleyi ve gündelik yaşamlarını kısa bir süre içinde ele alırken, özellikle kadınların direnişindeki rolünü vurgular.

Belgeselin anlaşılabilmesi için, Bergama'daki direnişin tarihsel arka planına kısa bir bakış atmak önemlidir. 1989 yılında, Eczacıbaşı şirketine verilen altın madeni işletme ruhsatı, kısa süre sonra Almanya ve Avustralya menşeli Eurogold şirketine devredilmiştir. 1991 yılında madenin inşaatına başlanmış ve 1992 yılında halkın tepkisiyle direniş eylemleri başlamıştır. Bu eylemler, özellikle 1996'dan itibaren kitleselleşmiş ve Bergama'nın gündemine oturmuştur. Bergamalılar, çeşitli eylemlerle, siyanürlü atıkların çevreye vereceği zararları protesto etmiş, köyleri ve doğal yaşam alanları için mücadele etmişlerdir.

Bu süreçte, dönemin Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın’ın öncülüğünde yapılan etkinlikler ve toplantılar, halk arasında farkındalık oluşturmaya yönelik önemli adımları içeriyordu. Ancak, şirketlerin karşı eylemleri ve kamuoyunu yanıltma çabaları da göz ardı edilemez. Örneğin, maden patronları bir basın toplantısında siyanürün zararsız olduğunu kanıtlamak amacıyla, kandırdıkları işçileri siyanür havuzlarında yüzdürmüşlerdir. Bu uygulamalar, madenin çevresel ve sağlık üzerindeki risklerini görmezden gelen bir yaklaşımın örneklerindendir.

Belgesel, Bergama halkının yaşamlarını ve mücadelelerini anlatırken, özellikle kadınların direnişindeki önemi öne çıkarır. Engin Ayça, belgeselin odak noktasını kadınlara vermeyi tercih etmiş ve bu seçim, filmi güçlendirmiştir. Yönetmen, köylü kadınların yaşadıkları zorlukları ve mücadelelerini detaylandırarak, direnişin toplumsal boyutunu vurgular. Bu noktada, Bergamalı şairlerin şiirleriyle metinlerin desteklenmesi, belgeselin anlatımına kültürel bir derinlik kazandırmıştır.

Belgeselin önemli bir özelliği, dış sesin kullanımının da dikkat çekici olmasıdır. Bu ses, belgeselin başından sonuna kadar yer almakta ve zaman zaman şiirsel bir anlatımla Bergama halkının yaşadıklarını aktarmaktadır. Yönetmen Engin Ayça, bu yaklaşımın belgeselin etkisini artırdığını ifade ederken, belgeselin amacına uygun olarak Bergama'nın kültürel mirasını da yansıtmaktadır.

Bergama direnişinin ve "Ölüler Altın Takmaz" belgeselinin, Türkiye'deki altın madenciliği konusundaki mücadelenin önemli bir parçası olduğunu belirtmek gerekir. Bu belgesel, sadece Bergama'daki olayları değil, tüm Türkiye'deki madencilik faaliyetlerinin ekolojik ve sosyal etkilerini gözler önüne seriyor. Altın madenciliğinin doğaya ve insan sağlığına verdiği zararlar, bu belgesel aracılığıyla bir kez daha ortaya konmuş ve bu alandaki mücadelenin devam etmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Sonuç olarak, "Ölüler Altın Takmaz" belgeseli, ekolojik direnişin ve toplumsal mücadelenin önemini anlatan, tarihsel ve kültürel bir belge olarak değerlendirilmektedir. Bu belgesel, doğaya ve emekçilere büyük zararlar getiren madencilik faaliyetlerinin sona erdirilmesi gerektiğini, ekolojik ve toplumsal mücadelenin ise sürekliliğinin önemini gözler önüne sermektedir.