Dut yemiş bülbüle dönmek
Salah Birsel’in “Dut Yemiş Bülbül” anekdotu, hem mizahi hem de ince bir gözlemle dolu, kültürel bir anlatıdır.
Birsel, Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun annesi Zağralı Hacı Fatma Hanım’ın gözlemlerine dayanarak bülbüllerin meyvelerle olan ilişkisini eğlenceli bir dille anlatır. Bu anlatıya göre, bülbüller vişneleri gagalayarak meyve suyunun mayalanmasını bekler ve akşam olduğunda kendilerine “hazırladıkları” bu doğal likörü içerler. Bülbülün içkiden aldığı keyfi anlatan Salah Birsel, bülbüllerin nağmelerinin içkili bir gecenin etkisiyle daha da coşkulu hale geldiğini vurgular.
Fatma Hanım'ın gözlemleriyle başlayan bu hikâye, bülbüllerin vişne mevsimi sona erip dut mevsimi başladığında sessizleşmesini "dutun likör vermemesi"ne bağlar. İşte bu yüzden halk arasında “dut yemiş bülbül gibi” tabiri, sessiz kalanları tanımlamak için kullanılır. Birsel, bülbüllerin sessizliğini bu tatlı mecazla toplumsal bir deyimle bağdaştırarak, hem dilin zenginliğini hem de gözlemlerin derinliğini bizlere aktarır.
Bu anlatı, doğayla insan arasında kurulan eğlenceli ve yaratıcı bir bağdır. Birsel’in ince espri anlayışı ve dili kullanma yeteneği, bu küçük hikâyeyi derinleştirir ve kültürel bir boyut kazandırır.