Türkiye'nin İklim Riski ve Karşılaşılan Tehditler

Türkiye’nin 81 ilini kapsayan bir çalışma, ülkenin iklim risk haritasını ortaya koyuyor.

Türkiye'nin İklim Riski ve Karşılaşılan Tehditler

Türkiye’nin 81 ilini kapsayan bir çalışma, ülkenin iklim risk haritasını ortaya koyuyor. Amasya Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Dr. Duygu Bütün tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, Türkiye’nin üçte birinden fazlası "yüksek" veya "çok yüksek" iklim riski altında. Bu durum, sadece seçimlerde değil, sürekli olarak gündemde tutulması gereken bir konu.

Çevre tahribatlarının etkileri, tüm toplumu kapsayan bir sorundur ve çevre koruma politikaları yalnızca seçim dönemleriyle sınırlı kalmamalıdır. Türkiye’nin iklim krizine karşı duyarlılığı, özellikle kıyı illeri ve iç bölgelerde belirgin bir şekilde artıyor. Sıcaklıkların ülke genelinde yükselmesi, birçok ilin yüksek sıcak hava dalgası riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Araştırmanın bulguları şu şekilde özetlenebilir:

- Türkiye’nin 81 ilinin yüzde 36’sı yüksek veya çok yüksek iklim riski altında.

- Sıcak hava dalgaları nedeniyle kentlerin yüzde 28’i yüksek zarar görebilirlik seviyesine sahip.

- En yüksek risk altında olan iller Amasya, Tokat, Mersin, Kahramanmaraş, Kayseri, Muş ve Ağrı olarak tespit edildi.

- Türkiye genelinde sıcak günlerin sayısı artarken, tropik gecelerde de belirgin bir artış gözlemleniyor.

- Yağışlarda Karadeniz Bölgesi’nde artış görülüyor, ancak diğer bölgelerde durum değişken.

- Kuraklık riski, özellikle tarımsal üretimin yoğun olduğu 30 ilde yüksek.

- Orman yangınlarına maruz kalma riski, kıyı illerinde yüksek.

- Sel riski, özellikle kuzey illerinde yüksek ve birçok kritik altyapı bu risk altında bulunuyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de iklim risklerine karşı önlemler alınması ve şehirlerin uyum kapasitelerinin artırılması gerekmektedir. İklim değişikliğine bağlı risklere maruziyeti azaltmak için öncelikli olarak riskli iller belirlenmeli ve bu illerde uygun stratejiler geliştirilmelidir. Özellikle kırsal ve tarımsal üretime dayalı bölgelerde kuraklık riski yönetilmeli ve altyapı geliştirilmelidir. Ayrıca, orman yangınları ve sel riskleri için etkili planlamalar yapılmalı ve doğal sistemlerin korunması sağlanmalıdır.