Köklerinden Günümüze Denizli'nin Tarihi Yolculuğu
Denizli'nin kökenlerinden günümüze uzanan tarihi yolculuğunu ele alıyor, Beycesultan Höyüğü'nden Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerine kadar uzanan bu yolculukta Denizli'nin geçmişini ve adının kökenini inceliyoruz.

Denizli yöresinin tarihi derinliklerinde, insanlık tarihine ışık tutan izler barındıran bir yerleşim yeri var: Beycesultan Höyüğü. Günümüzden 6000 yıl öncesine, M.Ö. 4000'lere uzanan kökleriyle, bu höyük Kalkolitik dönemin başlangıcına işaret ediyor.
Tarihi açıdan bakıldığında, Denizli'nin ilk yerleşim yeri bugünkü Eskihisar Köyü civarında, Milattan önce 261-245 yılları arasında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından kurulmuştur. Şehir, zamanla farklı medeniyetlerin etkisi altına girmiş ve birçok kez el değiştirmiştir. Özellikle Türklerin bölgeye hakim olmasıyla Denizli, Ladik adıyla anılmıştır. Denizli adının kökeni konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte, şehrin su kaynaklarıyla değil, Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen bir boy adı olan "Tengiz" kelimesinden türediği düşünülmektedir.
Tarihsel süreçte Denizli yöresinin ilk tanınmış sakinleri Arzawalılar oldu. M.Ö. 1200-1700 arasında uzanan Karanlık Çağ'ın ardından Frigler bu coğrafyaya hakim oldu. Xenephon'a göre, Frigya'nın batı sınırlarındaki önemli bir merkez olan Collosai (bugünkü Honaz) şehri, bu dönemde dikkat çekiyordu. Friglerin çöküşünden sonra bölge Lidyalıların egemenliğine girdi. Ünlü Yunan tarihçisi Heredot'a göre Lidya Devleti'nin doğu sınırı, günümüzde Sarayköy ilçesine bağlı Karura şehriydi.
Denizli, Akdağ'ın (Babadağ) kuzey yamaçları eteklerinde, Büyük Menderes'in kolu olan Aksu çayının kıyısında, hafifçe yarılmış bir plato üzerine kurulmuştur. Asıl kent, şu anda 6-7 kilometre kadar kuzeyde yer alan Laodikeia (Laodicaea) adlı yerdeydi. Ancak Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlarla ve özellikle suyollarının bozulmasıyla Laodikeia terk edilmiş ve yerleşim, bol su kaynaklarına sahip olan Denizli, Ladik'e doğru yer değiştirmiştir.
M.Ö. 129 yılında Roma İmparatorluğu'nun Asya eyaletine dahil edilmesiyle, Denizli yöresi önemli bir konuma geldi. Romalılar, bölgedeki yolları yenileyerek akışını Efes ve Milet yönüne çevirdiler.
Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395'te ikiye bölünmesiyle, Anadolu Doğu Roma (Bizans) egemenliği altına girdi. Bu dönemde Denizli yöresi, Helenistik ve Roma dönemlerindeki etkisini kaybetti ve Türklerin gelişiyle yeni bir döneme adım attı.
Türklerin Denizli ile ilk teması 1070 yılında başladı. Büyük Selçuklu Beyi Afşin Bey, Honaz gibi gelişmiş şehirleri ele geçirdi ve Laodikeia'yı yağmaladı. Ancak, bu istila geçici oldu. Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Anadolu'nun fethedilmesiyle Denizli ve çevresi Türk hâkimiyetine girdi.
XIII. yüzyıldan itibaren Selçuklu sınır bölgesinin güneybatı kanadını oluşturan Denizli, Türkmenlerin önemli bir yerleşim yeri haline geldi. Bu dönemde Denizli yöresi, Türkmen nüfusunun yoğun olduğu bir bölge haline geldi.
Beylikler döneminde, 1260'ta kurulan ilk Türk Beyliği uzun süre varlığını sürdüremedi. Ardından, Sahip Ataoğulları, Germiyanoğulları ve İnançoğulları Beylikleri bu bölgede hakimiyet kurdular.
Osmanlı döneminde Denizli, Germiyanoğulları ve İnançoğulları gibi Türkmen beyliklerinin yönetimi altına girmiştir. 1391 yılında Yıldırım Bayezit'in Denizli'yi Osmanlı topraklarına katmasıyla şehir, Osmanlı egemenliğine girmiştir. Ancak, 1402'de Ankara Muharebesi'nde Osmanlılar Timur tarafından mağlup edilince, Denizli tekrar Germiyanoğulları Beyliği'ne verildi. Evliya Çelebi'nin 17. yüzyılda verdiği bilgilere göre, Denizli o dönemde önemli bir ticaret ve kültür merkeziydi. 1429'da Denizli, tüm Germiyan topraklarıyla birlikte Osmanlıların eline geçti.
Osmanlı yönetimi altında Denizli'nin çoğunluğu kırsal kesimde yaşamaya devam etti. Kent nüfusu, esnaf loncalarına bağlı olarak ticaretle uğraştı. 1702-1703'teki bir deprem sırasında büyük zarar gören kent, daha sonra yeniden kurulmuştur.
Günümüzde Denizli'nin bulunduğu yerde bulunan Laodikeia'nın Türkler tarafından fethedilmesi sırasında "Ladik" ismi miras kalmıştır. Selçuklu döneminde şehrin bugünkü yerine taşınmasıyla birlikte "Ladik" adının yanında "Toğuzlu" adı da kullanılmaya başlandı. Ancak, "Denizli" adı XVI. yüzyılın ortalarında yaygınlaşmış ve sonunda bölgenin adı olarak benimsenmiştir.