Ömrüm Senden Seni Dilenmek ile Geçti
Bir yaşamın en derin köşelerinde yankılanan bir aşk hikayesi...

Ömrüm, seni dilenmekle geçti; gelmeyeceğini bile bile bekledim seni. Beklemek, bir tür umuttur belki de; ama benim bekleyişim bir hüzünle harmanlanmıştı. Gelip benim olmayacağını bilerek bekledim seni. Seninle yaşadığım her an, gelecekte kaybolacak bir hayalin peşindeymiş gibi geçti.
Bir kez benim olmaya niyetlendin, ve o an içimde bir ateş yandı. Benim olacağına dair inancın, yüreğimin derinliklerinde yankılandı. Fakat yine de sırtını döndün ve gittin. İşte o zaman çok yandım; bu acının sonuçlarına tam dokuz yıl katlandım. İçimdeki yangın dinmedi, yalnızca zamanla alıştım bu acıya.
Ruhun ruhumu sever, biliyorum. Tenin tenimi sever, onu da biliyorum. Ama beni sevmeyen mantığın var; bu da bir gerçek. Bedenin bir çekim alanı oluşturuyorsa, aradan müsaade istiyorsan, bil ki bu senin seçimin. Yılların suskunluğu içerisinde çok konuştum seni görünce. Konuşan insan, yaşayan insandır; ama benim yaşamım, senin eksikliğinle şekillendi.
Dinlen. Ruhunu dinle, kendini dinle. Mantığını dinle, yüreğini dinle. Herkesi bir gün kaybetme korkusuyla sevebilirsin; çocuklarını, anneni, kardeşini, sağlığını, malını, canını. Tıpkı benim seni hep kaybetme korkusuyla sevmem gibi. Ama sen, beni hiç kaybetme korkusuyla sevmedin. Haklıydın. Sen beni kaybetsen bile ben seni bulurdum; ben bulmasam bile, sen yine de beni bulurdun.
Öyle sev beni ki, kaybetme korkusu olmadan... Kazanabilir miyim korkusuyla da sevme, kaybettiklerini. Sadece sev. Belki de hiç bir yere sığdıramadığın, yere göğe sığmayacak kadar büyük bir sevgi bu. Küçük bir şey olsaydı, nereye atsan görünmez, yok olur giderdi. Ama bu sevgi, yok olmaktan çok, var olmanın en derin hali.
Görüşürüz sevgilim. Gününde, ömründe güzel ve bereketli olsun. Yolun aydınlık ve açık olsun. Hayatının her anında, sevginin büyüklüğünü hissetmen dileğiyle...