1920 ve 1930'lu Yıllarda Filistin: Siyasi ve Sosyal Dönüşümler

1920 ve 1930'lu Yıllarda Filistin: Siyasi ve Sosyal Dönüşümler

1920 ve 1930'lu yıllar, Orta Doğu'nun en tartışmalı ve önemli bölgelerinden biri olan Filistin'in tarihindeki en kritik dönemlerden birini temsil eder. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra, Filistin, uluslararası siyasetin odak noktası haline gelmiştir. Bu dönemde bölge, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İngiliz Mandası altına girmiş, Siyonist hareketin güçlenmesiyle Arap-Yahudi gerilimi artmış ve Filistin toplumunun sosyal, kültürel ve politik yapısında köklü değişiklikler meydana gelmiştir.

1. Filistin'de İngiliz Mandası ve Uluslararası Dengeler

Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesiyle Filistin toprakları İngiltere'nin kontrolüne geçmiştir. 1920'de Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen **İngiliz Mandası**, Filistin’in gelecekte bağımsız bir devlet olmasını amaçlamışsa da bu, uygulamada büyük zorluklarla karşılaşmıştır. Filistin üzerindeki İngiliz kontrolü, Balfour Deklarasyonu (1917) ile Yahudilere bir "ulusal yurt" vaadini içeriyordu. Ancak bu deklarasyon, Arap nüfusunun yoğun olduğu Filistin'de ciddi bir huzursuzluk yaratmıştır.

İngilizler, bir yandan Arap nüfusun tepkilerini yatıştırmaya çalışırken, diğer yandan Siyonist hareketin taleplerini dengelemek zorunda kalmıştır. Bu, Mandanın başlıca politik çelişkilerinden birini oluşturmuş ve bölgedeki gerginliklerin artmasına neden olmuştur.

2. Siyonist Göç ve Yishuv'un Büyümesi

1920'ler ve 1930'lar, Siyonist hareketin Filistin'e kitlesel Yahudi göçlerini teşvik ettiği yıllar olmuştur. 1924-1929 yılları arasında Filistin'e yaklaşık 67.000 Yahudi göçmen yerleşmiştir. Bu göç dalgası, **Polonya, Rusya ve Doğu Avrupa'dan gelen Yahudilerin** Filistin'deki Yahudi yerleşimlerini güçlendirmesiyle sonuçlanmıştır. Yahudi yerleşimciler, ekonomik ve tarımsal kalkınmayı hızlandıran yeni tarım teknikleri ve endüstriyel yatırımlar yapmışlardır.

Ancak bu süreç, yerel Arap nüfusu arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaratmıştır. Yahudi göçü, Filistin'deki Arapların ekonomik ve siyasi statüsünü tehdit olarak algılanmış, bu durum, Yahudi yerleşimlerinin yayılmasıyla birlikte Arap-Yahudi ilişkilerinde kalıcı bir gerilim kaynağı haline gelmiştir.

3. Filistin Araplarının Direnişi

Yahudi göçlerinin artması, Filistinli Araplar arasında büyük bir muhalefete yol açmıştır. Filistin Arapları, İngiliz Mandası'nı, Balfour Deklarasyonu'nu ve Yahudi göçünü protesto etmek için bir dizi ayaklanma ve direniş hareketi başlatmışlardır. Bu protestoların en önemlilerinden biri, 1929 yılında gerçekleşen **Batı Duvarı Ayaklanması** olmuştur. Ayaklanma, Kudüs'te Müslümanlar ile Yahudiler arasında dini semboller ve kutsal mekânlar üzerindeki anlaşmazlıklardan kaynaklanmıştır.

Arap liderleri, özellikle Filistin Yüksek Komitesi önderliğinde, Filistin'in Arap çoğunluğunun siyasi haklarını savunmak için çaba göstermiştir. 1936-1939 yılları arasında yaşanan Arap Ayaklanması, Filistin'deki İngiliz kontrolüne ve Yahudi göçüne karşı gerçekleştirilen en büyük ve en kapsamlı direniş hareketi olmuştur. Bu ayaklanma, Filistin'deki Arap milliyetçiliğinin bir simgesi haline gelmiş ve Arap dünyasında geniş yankı bulmuştur.

4. *1930'lu Yıllarda İngiliz Politikası

1930'lara gelindiğinde, İngiltere, Filistin'deki artan gerilimleri kontrol altına almak için yeni politikalar geliştirmek zorunda kalmıştır. 1930 tarihli **Passfield Beyaz Kitabı**, İngiliz hükümetinin Yahudi göçünü sınırlamayı ve Arapların taleplerini karşılamayı amaçlayan bir dizi reformu içermekteydi. Ancak bu belge, Siyonist liderler tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş ve İngiltere'nin politikaları üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır.

1939 yılına gelindiğinde, İngiliz hükümeti, Arapların ve Yahudilerin talepleri arasında bir denge kurmak amacıyla **1939 Beyaz Kitabı**nı yayınlamıştır. Bu belge, Yahudi göçünü ciddi şekilde sınırlamış ve Filistin’in 10 yıl içinde bağımsız bir devlet olmasını öngörmüştür. Ancak bu girişim, ne Yahudiler ne de Araplar tarafından tatmin edici bulunmamış ve bölgedeki gerginlikler devam etmiştir.

5. Sonuç

1920 ve 1930'lu yıllar, Filistin tarihinde sosyal, politik ve demografik değişimlerin en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olarak öne çıkmıştır. İngiliz Mandası altında, Siyonist göçlerin artması ve Filistinli Arapların direnişi, bölgenin geleceğini şekillendiren başlıca faktörler olmuştur. Bu dönemde temelleri atılan Arap-Yahudi çatışması, sadece Filistin'i değil, tüm Orta Doğu'yu etkileyen uzun vadeli bir sorunun habercisi olmuştur. İngilizlerin bölgedeki politikaları, gerginlikleri hafifletmek yerine daha da derinleştirmiş ve bu süreç, sonunda 1948'de İsrail'in kurulması ve Filistin'in bölünmesiyle sonuçlanmıştır. 

Filistin'deki bu dönemin mirası, bugüne kadar devam eden Arap-İsrail çatışmasının anlaşılması için kritik bir öneme sahiptir.