Doğum Günü

24… 24 Ekim. Ne güzel bir tarih… Adam rakamları toplamı 6 olan bir günde doğduğu için mi 6 rakamını çok seviyordu yoksa 6 rakamını çok sevdiği için mi ayın 24’ünde doğmuştu? Hem de en sevdiği ayda doğmuştu. Yaprakların döküldüğü mevsimde… Fakat o gece ne Ekim, ne dökülen kızıl yapraklar ne de 6 rakamı adamın yanındaydı… […] Yeni blog yazısı " Doğum Günü " Zamanın Ötesi web sitesinde yayında.

Doğum Günü

24…

24 Ekim. Ne güzel bir tarih… Adam rakamları toplamı 6 olan bir günde doğduğu için mi 6 rakamını çok seviyordu yoksa 6 rakamını çok sevdiği için mi ayın 24’ünde doğmuştu? Hem de en sevdiği ayda doğmuştu. Yaprakların döküldüğü mevsimde… Fakat o gece ne Ekim, ne dökülen kızıl yapraklar ne de 6 rakamı adamın yanındaydı…

Adam dağınık salonuna baktı. Kaosu seviyordu. Kaosta her zaman bir sanat görmüştü. Tıpkı izlerken kendinden geçtiği batman filmindeki joker gibi; evrenin sırrını açıklarcasına manalı bir gülümseme fırlattı dağınık salonuna. Dünya üzerinde kaç kişi mutfağa giderken bir paraflaşın üzerinden atlamak zorunda kalırdı ki? Ya da kaç kişi yemeğini yüz yıl önce yazılmış kitapların arasında yerdi?

Adam kaosundan zevk alırken bir yanı da toparlanması gerektiğini söylüyordu. Fakat o ses o kadar cılızdı ki, daha iyi duyabilmek için Eva Cassidy çalan radyosununun sesini açtı. Notalar o kadar güzel ardı ardına sıralanmıştı ki, bunu bir insan yapmış olamazdı. Çünkü insan kusurluydu. Adam kendini notaların kusursuzluğuna bıraktı. Düzenden de en az kaostan aldığı zevk kadar zevk alıyordu… Okuduklarından öğrendiği kadarıyla; kaostan düzen ve düzenden de kaos doğuyordu. Peki adam hangi gün doğmuştu? Kaosun doğum gününde mi yoksa düzenin doğum gününde mi?…

***

 

Diana Krall “sway with me” derken adam da alkolün etkisiyle sallanmaya başladı. Sallanan kafasından öte zihniydi. Anıları arasında gidip gelmeye, kendiyle sevişmeye başladı…. Bugün doğum günüydü ve Google’dan başka hatırlayan olmamıştı. Belki de Google’a yardım ettiği için hatırlamıştı… Google ana sayfasında mumlar yakmıştı doğum günü şerefine. Dünyada kaç kişi bir yapay zekaya yardım ederek yaşamını idame ettirirdi ki?…

Dağınık salonuna baktı. Normal olmadığını biliyordu adam.  O an karar verdi… Normal olmaya çalışmayı bırakacaktı.

***

 

Blogunu açtı ve bir yazı yazmaya başladı. Ne hakkında olduğunu bilmiyordu, sadece parmaklarının yazmasına izin verecekti. Eva Cassidy; “Somewhere Over the Rainbow” diyordu. Adam da gökkuşağının üzerindeki o yeri aramaya koyuldu…

Başlangıçta söz vardı ya da oku diyordu bütün kutsal kitaplar. Adam da o yeri sözlerin içinde aramaya koyuldu. Kendi doğumunu arıyordu adam aslında. Böylece doğum gününü gökkuşağının üzerindeki o yere çevirebilirdi. Aradı taradı, okudu araştırdı… Ne kadar okusa da bulamadı adam kendini. Doğum gününü. Doğduğu günün sırrını… Adam da sözün kendisi olmaya karar verdi. Yazmaya başladı. Ne yazdığı önemli değildi, yazmak, yazabilmek yaratımın bizzat kendisiydi. Çünkü hiç olan tanrı önce tek ses olmuş, sonra iki harf olmuş ve OL deyip oldurmuştu.

Adam doğum gününde bir yazı yazmaya karar verdi. Kendinden kendine, doğumundan ölümüne, gökkuşağının altından tepesine ulaşacak bir yazı…

Dünyayı biraz daha güzelleştirecek bir yazı…

…ve Eva Cassidy eşlik edecekti o yazıya:

What a wonderfull world…

Ve dünya bir anlığına daha güzel bir yer olacaktı. Adam; doğum gününü böyle kutlayacaktı.

24 Ekim…

Dünyanın bir anlığına da olsa, biraz daha güzelleştiği gün…

Yeni blog yazısı " Doğum Günü " Zamanın Ötesi web sitesinde yayında.