Mars: Yeni Evimiz
Güneş sistemindeki gezegenlerin içinde bizi en çok kendine çeken ve büyüleyen gezegen, Mars. Tarih boyunca pek çok şeyi sembolize etti. Yolculuğuna kızıl renginden dolayı savaş ve katliam tanrısı olarak başladı. Kızıl gezegen olarak nitelendirilmesine sebep olan kendine özgü bakırımsı rengi, toprağında yüksek seviyede demir oksit, yani pas bulundurmasından kaynaklanıyor. Adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısı Mars’tan […] Mars: Yeni Evimiz yazısı ilk önce Holosen üzerinde ortaya çıktı.

Güneş sistemindeki gezegenlerin içinde bizi en çok kendine çeken ve büyüleyen gezegen, Mars.
Tarih boyunca pek çok şeyi sembolize etti. Yolculuğuna kızıl renginden dolayı savaş ve katliam tanrısı olarak başladı. Kızıl gezegen olarak nitelendirilmesine sebep olan kendine özgü bakırımsı rengi, toprağında yüksek seviyede demir oksit, yani pas bulundurmasından kaynaklanıyor.
Adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısı Mars’tan aldı. İnsanlar onun için kurbanlar sundular ve bu savaşçı karakteristik modern zamanlara kadar uzandı.
İnsanlar bazen de oradan gelecek istilalardan korktular. H. G. Wells’in Dünyalar Savaşı adlı kitabında Marslılar kana susamış istilacılar olarak resmedildiler. 20.yüzyılda bilimkurgu edebiyatı ve sinema, Mars’ın insanların gözündeki özel konumunu daha da pekiştirdi.
Fakat artık bugün biliyoruz ki Mars’ta bize benzeyen akıllı bir yaşam yok. Orası artık kuru, soğuk bir çöl. Belki bir zamanlar yaşam vardı, bunu bilmiyoruz. Öğrenmeye çalışıyoruz. 60 yıldır onu keşfetmek için bazıları araba boyutunda kaşif araçları yolladık. Geçmişte hakkında pek bir şey bilmiyorduk ama şu an hakkında en çok şey bildiğimiz Dünya dışı gezegen o. Hatta haritaları kıyasladığımızda Mars’ın yüzeyini, Dünya’daki okyanus zeminlerinden bile daha iyi biliyoruz. Ayrıca Mars’a yaptığımız ziyaretlerde, eskiden çok farklı bir gezegen olduğuyla ilgili ciddi kanıtlar bulduk. Bilim insanları Mars’ın yüzeyinin yarısının geçmişte okyanuslarla kaplı olduğunu düşünüyor.
Bu videoda Mars’ın en ilginç özelliklerinden, uydularına, jeolojik tarihinden, iklimine kadar birçok konuyu ele alacağız. Ayrıca bugüne kadar gerçekleştirilmiş Mars görevlerine ve gelecekte insanlığın Mars hakkındaki planlarına bir göz atacağız. Mars’ta yeni bir dünya yaratmak mümkün mü; bunu inceleyeceğiz.
Hazırsanız başlayalım.
Bu videonun ve daha önceki videoların yapımına maddi katkı sağlayan kanal üyelerine çok teşekkür ediyorum. Katkılarınız devam edebilmem için çok önemli. Eğer siz de Holosen’in yayınlarına destek vermek istiyorsanız bu ay bir kahve az içerek açıklamadaki linkten kanala katılabilirsiniz.
Mars ve Dünya Kıyaslaması
Mars ilk bakışta Dünya’ya çok benziyor. Dağlara, volkanlara, kanyonlara, geniş ovalara, kutup buzullarına, ince bir atmosfere ve zaman zaman da bulutlu bir gökyüzüne sahip. Fakat detaylıca incelediğinizde Dünya’dan farklarını hemen buluyorsunuz. Mars’ın; yüzey su kaynakları, kalın bir atmosferi, manyetik alanı ve levha tektoniği gibi özellikleri yok. Dolayısıyla şu anda gelişmiş yaşam formlarına sahip değil. Ayrıca çarpışmaların oluşturduğu kraterler Dünya’da birkaç taneyken Mars’ta çok daha fazla.
Yüzey şekilleri ne kadar tanıdık görünürse görünsün kızılımsı rengi Mars’ın Dünya gibi bir yer olmadığının bir başka kanıtı. Aslına bakarsanız Mars Dünya’dan epey farklı.
Mars’ın Özellikleri
Mars, Güneş sistemindeki dördüncü gezegen. Yörüngesi daha basık bir elips şeklinde olduğundan Güneş’e olan uzaklığı dünyaya göre daha fazla değişiyor. Güneş’e en yakın olduğu nokta 206 milyon km. En uzak olduğu nokta ise 248 milyon km. Arada 42 milyon km’lik bir fark var. Dünya’da bu sayı 5 milyon km.
Güneş’e ortalama 228 milyon km uzaklıktaki Mars’tan, Güneş’e doğru düz bir yolculuğa çıksaydık, bu yolculuk saatte 100 km hızla giden bir arabayla yaklaşık 260 yıl, 1000 kilometre hızla giden bir uçaklaysa yaklaşık 26 yıl sürerdi. Güneş’ten çıkan bir ışık fotonu ise Mars’a yaklaşık 13 dakikada varıyor.
Mars’ın Güneş’in etrafındaki bir turu 687 Dünya günü, yani yaklaşık 1.88 Dünya yılı sürüyor. Bu konuda Dünya’yla benzeşmeselerde bir günü oldukça benzeşiyor. Dünya günüyle kıyaslandığında Mars’ın gün uzunluğu 24 saat 37 dakika sürüyor.
Eksen eğikliği yine Dünya’ya çok yakın. 25.19 derece. Böylece Mars’ta da Dünya’da olduğu gibi mevsimler oluşuyor. Bu mevsimler yaklaşık Dünya’dakinin iki katı sürüyor. Ancak Kızıl Gezegen’in kendisini kararlı bir yapıda tutacak Ay gibi büyük bir uydusu olmadığından ekseninin büyük bir salınımı var. 5 milyon yılda bir kutupları Güneş’e doğru 45°lik bir eğime ulaşıyor.
Karasal gezegenlerin sonuncusu olan Mars’ın çapı Dünya’nınkinin yarısı kadar. Ekvatorda 6792 km. Hacmi Dünya hacminin %15’i kadarken, kütlesi Dünya’nın kütlesinin %11’i kadar. Yani yoğunluğu daha düşük.
Kütlesi düşük olduğundan kütleçekim kuvveti de Dünya’dan daha düşük. Mars’ın kütleçekimi Dünya’nınkinin 0.37 katı. Yani Dünya’da 80 kg ağırlığındaki bir insan Mars’ta kendini 30 kg ağırlığındaymış gibi hissederdi. Kütlemiz değişmesede ağırlığımız Newton cinsinden değişirdi.
Mars’ın Uyduları
Mars’ın iki uydusu var. Phobos ve Deimos. Phobos korku, Deimos ise dehşet anlamına geliyor. İsimlerini Yunan savaş tanrısı olan Ares’in ikiz oğullarından alıyorlar. Her ikisi de Ağustos 1877’de Amerikalı astronom Asaph Hall tarafından keşfedildi.
Bu uydular ancak çok güçlü teleskoplarla tespit edilebiliyorlar çünkü minicikler. Phobos’un çapı 22.2 ve Deimos’un çapı sadece 12.6 km. Bu uydular kendi çaplarında birer jeolojik gizem teşkil ediyorlar. Bir olasılık uzak bir geçmişte Mars’ın kütleçekimine kapılarak yörüngesine oturmuş asteroidler olabilirler. Ancak son zamanlarda çok şiddetli bir çarpma sonucu Mars’tan kopmuş olabilecekleri düşüncesini destekleyen kanıtlar da elde edildi.
Phobos, gezegenin çevresinde 7.7 saatte bir dönüyor. Deimos ise bir turunu 1.3 günde tamamlıyor. Her iki uydunun da üzerlerinde değişik büyüklüklerde çarpma kraterleri var.
Mars’ın Jeolojik Tarihi
Uzunca bir süre, Mars’ta su bulunması ihtimali bir muammaydı. Mars’ın düşük kütleçekimi ve manyetik alanının olmamasından dolayı atmosfer milyarlarca yıl önce uzaya doğru uçup gitmişti. Böylelikle sıcaklıklar ve atmosferik basınç sıvı suyun var olabileceği seviyenin altına düştü. Mars’ın sularından geriye kalanlar, tozlu yüzeyin altındaki kutup buzulları ve buz yatakları içine hapsoldu.
Mars’ın yüzeyinde çok sayıda çarpma krateri var. Kraterler Ay’da olduğundan çok daha fazla aşınmış. Bilim insanları bu kraterlerin Mars’ta büyük sellere sebep olan su tarafından erozyona uğradığını düşünüyor.
Bölünmüş bir kişiliğe sahip olan bu gezegenin kuzeyi ve güneyi arasındaki tek benzerlik, iki kutbunun da buzlarla kaplı olması. Onun dışında ekvatordan yukarısı inanılmaz derecede düz, ancak aşağı kesimleri dağlarla kaplı. Dünya’dan oldukça küçük bir gezegen olmasına karşın, Güneş sistemindeki en büyük kanyon sistemi ve dağ, Mars’ın yüzeyinde bulunuyor. Bu inanılmaz yer şekillerinin detaylarına birazdan geleceğiz.
Kabuk
Mars’ı bilim insanları için özel bir gezegen yapan asıl özelliği, yüzeyinin Dünya yüzeyine çok benziyor oluşu. Mars’ın alanı yeryüzündeki karaların toplamı kadar. Yaklaşık 150 milyon km². Yüz milyonlarca, belki de milyarlarca yıldan beri hiç yağış almayan Mars yüzeyi, Dünya’daki en kuru çölden daha kuru. Ancak yüzeyinde bir zamanlar akarsuların oluşturduğu vadiler hala duruyor. Bu vadilerin yanı sıra, yanardağlar, ovalar, kraterler, kurumuş göl tabanları gibi yeryüzünde görmeye alıştığımız daha birçok yüzey şekli de var. Bu durum, katmanlı tortul kayaların yanı sıra geçmişte sıvı suyun var olduğunu da gösteriyor. Gezegenin kuzey yarımküresi güney yarımküresine göre birkaç km daha alçak. Bu da bir zamanlar kuzey yarımkürenin büyük bölümünü kaplayan bir okyanus olabileceğini düşündürüyor.
Mars’ın kabuğu kuzey yarımkürede ortalama 35 km iken, güney yarımkürede ise 80 km kalınlıkta. Ancak bu kabuk Dünya’daki gibi levhalardan oluşan kırıklı bir yapıda değil. Tek parça ve hareket etmiyor. Kabuğun altında Dünya’nınkinden daha az sıcak, daha kalın ve hareketsiz bir manto tabakasının olduğu tahmin ediliyor.
Manyetik Alan
Mars kabuğunun en yaşlı bazı bölümlerindeki mıknatıslanmış kayalar, Mars’ın 4 milyar yıl kadar önce eriyik halde demirden bir çekirdeği olduğunu ve bunun da ürettiği bir manyetik alanın bulunduğunu gösteriyor. Ne var ki şu anda her ikisi de yok. Çekirdek soğuyunca dinamo hareketi durdu ve bu sebeple Mars güçlü manyetik alanını yitirdi. Yani tıpkı Ay’da olduğu gibi Mars’ta da yön bulmak için pusula bir işe yaramıyor.
Manyetik alanın kaybolmasının tek sıkıntısı yön bulmayla ilgili değil. Mars başlangıçta muhtemelen sıcak, nemli ve kalın bir karbondioksit atmosfere sahipti fakat manyetik alan ortadan kaybolunca bu da değişti. Güneş’ten gelen yüklü parçacıklar doğrudan gezegene ulaştığı için Mars’ın kalın atmosferini eritmiş olmalı. Bu da Dünya’daki gibi bir ozon tabakasının gelişememesi ve muhtemel canlı yaşamını olumsuz etkilemesi demek.
Olympus Mons
Günümüzde Mars’ta etkin hiçbir yanardağ yok. Mars’taki volkanik etkinliklerin 100 milyon yıl kadar önce durduğu tahmin ediliyor. Fakat bir zamanlar muazzam büyüklükte volkanik etkinlikler deneyimlediğini biliyoruz. Gezegenin kütleçekimi düşük olduğundan, Mars’ın yüzeyindeki dağlar kendi üzerlerine çökmeden Dünya’dakinden çok daha fazla yükselebilmişler.
Mars’ın batı yarımküresi, Güneş sisteminin en yüksek yanardağı olan Olympus Mons’a ev sahipliği yapıyor. Olympus Mons, Everest’ten neredeyse üç kat daha fazla, 22 km’lik bir yüksekliğe sahip. Ama Everest gibi dik yamaçlardan oluşmuyor. Yani buraya tırmanması çok daha kolay olurdu. Yanardağın kenarlarındaki eğimi yalnızca beş derece. Bunun sebebi Olympus Mons’un inanılmaz derecede büyük bir alana yayılmış olması. 300 bin km kare’lik alanıyla neredeyse Almanya kadar bir alanı kaplıyor. Yine de eteklerindeyken tepesini görmeyi beklemeyin, çünkü dağ o kadar geniş bir alana yayılmış ki böyle bir durumda tepesi ufuk çizgisinin ötesinde saklanıyor olurdu.
Valles Marineris
Mars’ta bulunan volkanların ve tümseklerin oluşumu esnasındaki tektonik baskı yüzeyi çatlatmış. Güneş sistemindeki en büyük kanyonlardan biri olan meşhur Valles Marineris işte böyle bir çatlamanın sonucu. Tharsis Tümseği’nin doğusundan başlayarak Mars ekvatoru boyunca uzanıyor. Mars’ın çevresinin 5’te 1’i kadar.
4000 km uzunluğunda, 200 km genişliğinde ve 7 km derinliğindeki Valles Marineris o kadar uzun ki Dünya’da olsaydı Portekiz’den başlayıp Doğu Anadolu’ya kadar uzanabilirdi. Bu kanyon sistemi aynı zamanda rüzgar erozyonuyla da biçimlenmiş ve bazı kısımlarının akan sularla aşındığına dair birtakım kanıtlar da mevcut.
Kuzey Kutup Havzası

Mars’ın yüzeyinde çapı 5 km’den daha büyük 43 bin krater var. Ancak bunlardan en büyüğü Mars’ın kuzey yarımküresinde bulunan ve Kuzey Kutup Havzası olarak bilinen bu büyük havza. Güneş sistemindeki en büyük düzlüklerden biri. Kuzey Kutup Havzası, Mars yüzeyinin %40’ını kaplayacak inanılmaz bir genişliğe sahip. Yaklaşık 10.600 km’ye 8500 km’lik bir çapı var. Bu, gezegenin 6779 km’lik çapından bile daha büyük.
Bilim insanları bu havzanın alçak, düz ve nispeten kratersiz yapısına açıklama olarak tek ve büyük bir çarpma sonucu oluşmuş olabileceğini düşünüyorlar. Eğer durum gerçekten böyleyse Güneş sistemindeki en büyük krater unvanını tartışmasız eline alacak bir yer olduğu kesin. Ancak bu çarpma henüz Uluslararası Astronomi Birliği tarafından teyit edilmiş değil.
Bilgisayar simülasyonları yaklaşık 4 milyar yıl önce Mars’ın % 2’si kütlesinde, yani Plüton büyüklüğünde bir öngezegenin Mars’a çarpmış olabileceğini ve bu çarpmanın Mars yörüngesinde yaklaşık 500 katrilyon tonluk oldukça büyük bir enkaz diski üretmiş olabileceğini düşünüyor. Kuzey Kutup Havzası bu şekilde oluşmuş olabilir. Eğer bu hipotez doğruysa Phobos ve Deimos’u da bu çarpma oluşturmuş olabilir.
Kutuplar
Mars’ın kutup takkeleri beyaz, çünkü buralarda buz olduğunu artık biliyoruz. Ama bu, sadece su buzu değil. Kuru buz da denen karbondioksit buzu ile su buzunun bir karışımı. Yaklaşık 20 yıldır Mars’ın çevresinde değişik zamanlarda dönen insan yapımı çok sayıda uydu, gezegenin kutuplarındaki karbondioksit buzunun altında su buzu bulunduğunu da gözledi. Hatta Güney Kutbu’nda kuru buzun altında 20 km uzunluğunda bir göl keşfedildi.
İklimsel nedenlerle iki yılda bir Mars’ın kutuplarındaki buz örtüleri küçülüyor ve geri çekiliyor; sonra yeniden toplanıyor, büyüyor ve genişliyor.
Peki bu suyun kaynağı ne?
Aslına bakarsanız bu sorunun cevabı Dünya’ya su nereden geldi cevabından çok da farklı değil. Mars ve Dünya 4.5 milyar yıl önceki aynı gaz ve toz bulutunun benzer içeriğinden oluştu. Bu gaz bulutu zaten su barındırıyordu. Ayrıca oluşumlarından sonraki bir milyar yıl boyunca iki gezegen de asteroit ve kuyrukluyıldız bombardımanına maruz kaldı. Bu sayede uzaydan da bol miktarda su gelmiş oldu.
Yapılan hesaplamalar Mars’ın kutuplarındaki su buzunun erimesi sonucunda, gezegenin bütün yüzeyini 35 m derinlikte bir suyun kaplayacağını gösteriyor. Fakat Dünya’nın yüzde 71’ini kaplayan okyanus ve denizlerin ortalama 3700 m derinlikte olduğu düşünüldüğünde, bu miktarın gerçekten de çok az olduğu anlaşılıyor.
Bununla birlikte Mars yüzeyinin geçmişte bugünkünden çok farklı olduğu da ortada. Bir zamanlar yüzeyinde göller, ırmaklar ve denizler oluşturacak miktarda su olduğundan bahsetmiştik. Hatta kalın bir atmosferi olduğundan da.
Öyleyse yaşam Mars’ta da ortaya çıkmış olabilir mi? Eğer çıktıysa acaba gezegenin derinliklerine mi çekildi?
Bu sorunların cevabına bakacağız ama önce atmosferine ve iklimine yakından bakmamız gerekiyor.
Mars’ın Atmosferi ve İklimi
Atmosferi
Mars’ın ince atmosferinin %96’sı karbondioksit, %1.93’ü argon, %1.89’u nitrojenden oluşuyor. Ayrıca eser miktarda oksijen ve su da barındırıyor. Atmosferde asılı duran çeşitli tozlar ve demir oksit parçacıkları nedeniyle Mars’ın gökyüzü gündüzleri sarımsı pembemsi, güneş batarken de soluk mavi renkli oluyor. Sanki Dünya’dakinin tam tersi. Dünya’dan göründüğünden 4 kat küçük görünen Güneş, Mars ufkunda battıktan sonra gökyüzünde iki küçük ay, Phobos ve Deimos beliriyor.
Atmosferi çok ince olan Mars’ın yüzeyindeki atmosfer basıncı da çok düşük. Dünya’dakinin %1’inden bile daha az. 7-8 milibar. Dünya’da bildiğiniz üzere deniz seviyesindeki atmosfer basıncı yaklaşık 1 bar. İşte bu düşük basınç, sıvı su moleküllerinin kolayca gaz haline geçmesine yol açıyor.
Atmosferi ince olmasına karşın, zaman zaman Mars’ta çok şiddetli rüzgarlar esiyor. Bunlar yüzeydeki tozları ve toprağı havalandırıyor ve kısa sürede fırtınaya dönüşüyor. Yaklaşık 3 yılda bir bölgesel olarak başlayan bir fırtına büyüyerek gezegeni tümüyle kaplayan küresel bir fırtınaya dönüşüyor. Bu yaşandığında Mars’ın yüzeyi aylarca görünmez oluyor.
İklimi
Mars’taki mevsimler Dünya’dakinden epey farklı. Mars’ın Dünya’dakine çok benzeyen bir eksen eğikliğine sahip olduğunu söylemiştik. Evet, bu durum Dünya’daki gibi mevsimlerin oluşmasına sebep oluyor fakat Mars’a baktığımızda yörüngesinin Dünya’nın neredeyse dairesel olan yörüngesinden daha eliptik olduğunu görüyoruz. Mars’ta gezegen ekseninin eğimi ve yıl boyunca Güneş’e olan uzaklığının ciddi değişimi bir araya gelince Dünya’dakine hiç benzemeyen keskin mevsim geçişleri oluşuyor. Kış boyunca gezegenin atmosferinin 4’te 1’inden fazlası donarak katılaşıyor. Yaz dönemindeyse artan sıcaklık seviyesiyle oluşan kum fırtınaları tüm gezegeni yutacakmışçasına sert geçiyor.
Aslında Mars o yörüngede olması gerektiğinden daha soğuk çünkü Güneş’ten gelen ısıyı tutacak ve gezegene dağıtacak kalın bir atmosferi yok. Kalın bir atmosfer sera etkisi yaratır. Bu da gezegeni ısıtır. Dünya’nın kalın atmosferi sayesinde ortalama sıcaklığı 15°C kadar.
Mars’ta soğuk bir kış gecesinde sıcaklık -150°C’ye düşebilirken, yaz ortasındaki ılık bir gün, ekvatorda yaklaşık 35°C’ye çıkabiliyor. Ama güneşlenmek için hemen heveslenmeyin arkadaşlar. Ortalama sıcaklık -60°C olduğu için genel olarak Dünya’dan oldukça soğuk bir gezegen. Ayrıca Güneş’ten gelen ölümcül radyasyonu da hesaba kattığımızda burası tatil yapılacak bir yer değil. Ama yine de koloni kuramayacağımız anlamına da gelmiyor. Bu konuya videonun sonunda tekrar döneceğiz.
Şimdi gelin geçmişten bugüne gerçekleştirilen Mars görevlerinde önemli kilometre taşlarına birlikte bakalım. Sizi macera dolu bir yolculuğa çıkarayım.
Mars Görevleri
Mars ilk kez 4000 yıl önce kayda geçirildi. Kızıl Gezegeni 1610’da ilk defa teleskopla gören Galileo oldu. 19.yüzyıla kadar hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorduk. Fakat 1877’de teleskoplarımız gezegenin özelliklerini gösterecek kadar iyi hale geldiğinde Giovanni Schiaparelli isimli İtalyan bir astronom Mars’ın ilk haritasını çıkardı. Yüzeyinde yoğun doğrusal yapılar vardı. Bu kanallar uzun süre orada yaşayan gelişmiş medeniyetlerin işi olarak görüldü. Ancak ilerleyen yıllarda teknoloji geliştikçe bu kanalların aslında eski teleskopların neden olduğu bir çeşit optik illüzyon olduğu anlaşıldı.
1960’lardan beri Mars’a uzay araçları gönderiyoruz. Kızıl gezegenin yörüngesinde dönmesi, üstüne inmesi ve yüzeyini incelemesi için kaşif araçlardan oluşan bir donanma gönderdiğimizi söylesek yanlış olmaz. Bu araçlar, Mars’a ilişkin en temel ve önemli bilgileri bize gönderdiler. Başka bir dünyada Güneş’in batışına şahit oldular. Mars’taki toz hortumlarını gördüler; hatta bu araçlar sayesinde kendi gezegenimizi başka bir gezegenin gökyüzünde gördük. İşte bunların hepsi, insanın güçlü merak dürtüsünün kayda değer bir ispatı.
Bütün bu görevlerin en önemli sebebi bildiğiniz gibi orada yaşama dair bir kanıt bulmak. Geçmişte Mars’ta yaşam var mıydı? Varsa neler yaşandı? Peki şu anda var mı? Varsa nerede ve bu nasıl bir yaşam formu? Bizim gibi DNA temelli mi yoksa başka türlü mü? İşte 60 yıldır yapılan Mars görevleri bu önemli soruların yanıtlarını araştırmak için yapılıyor.
Mars’la Dünya, 26 ayda bir birbirlerine en yakın konuma geliyor. Mars’a gönderilecek uzay araçları da hep bu dönemde fırlatılıyor. Yolculuk yaklaşık 7 ay sürüyor. Bugüne kadar gönderilen araçların yarısından fazlası başarısız oldu. Fakat son zamanlarda gerçekleştirilen görevlerde başarı oranı kayda değer biçimde arttı.
1960’larda önce Sovyetler Birliği sonra da ABD, Mars’a uzay araçları göndermeye başladı. Sovyetler Birliği’nin gönderdiği 9 uzay aracının hiçbiri amacına ulaşamadı. Mars’a ulaşan ilk başarılı uzay aracı ABD tarafından gönderilen Mariner 4 oldu.
Mariner 4 (NASA – 1964) Başarıyla Tamamlandı
1964’te fırlatılan ve Temmuz 1965’te Mars’ın yakınından geçen Mariner 4 adlı uzay sondası, gezegenin ilk yakın plan fotoğraflarını çekti. Bu fotoğraflar sayesinde ilk kez insanlar düş gücünden uzak, çıplak Mars gerçeğiyle karşılaştılar. Mars da tıpkı Ay gibi, kraterlerle dolu bir yüzeyi olan, soğuk ve ıssız bir gezegendi.
Mariner 7 (NASA – 1969) Başarıyla Tamamlandı
1969’daysa Mariner 7 gezegenin iki tam disk görüntüsünü çekmeyi başardı. Ekvator ve Güney Kutup Bölgeleri üzerinden geçerek Mars atmosferini ve yüzeyini uzaktan sensörlerle analiz etti. Fotoğraflar Dünya’dan görülen yüzeydeki karanlık bölgelerin 1800’lerden beri yorumlandığı gibi geçmişte akıllı yaşam tarafından yapılmış kanallar olmadığını gösterdi.
Mars 2 (USSR – 1971) Kısmen Başarıyla Tamamlandı
1971’de Sovyetler Birliği’nin gönderdiği Mars 2 adlı uzay aracı ülkenin ilk kısmen başarılı görevi oldu. Uydu kısmı başarıyla Mars yörüngesine girdi. Ancak görevin iniş aracını kapsayan bölümü başarısız oldu. Araç, bilgisayarında meydana gelen bir arıza nedeniyle amacına ulaşamadı ve Kasım 1971’de Mars’a düştü. Ama yine de Dünya dışında bir gezegene inen ilk insan yapımı araç olma unvanını kazandı.
Mars 3 (USSR – 1971) Kısmen Başarıyla Tamamlandı
Ondan bir hafta kadar sonra kardeşi Mars 3, gezegene yumuşak iniş yapmayı başaran ilk uzay aracı oldu. Ama indikten 110 saniye sonra onunla da iletişimimiz kesildi. Sadece gri bir görüntü göndermişti. Bu görüntüde hiç detay yoktu.
Mariner 9 (NASA – 1971) Başarıyla Tamamlandı
1971 Mayıs’ında ABD tarafından gönderilen Mariner 9, Mars’ın ilk yapay uydusu oldu. Yaklaşık 1 yıl boyunca Mars yörüngesinde görev yaptı. Oraya ilk vardığında gezegen çapında büyük bir toz fırtınasıyla karşılaştı. Fırtına bir ay sonra dindiğinde Mariner 9 beklenenden çok farklı bir gezegeni ortaya koydu. Çektiği ayrıntılı fotoğraflarla bütün Mars’ın haritasını çıkardı.
Mars inanılmaz özellikler barındırıyordu. Dünya’dakilere benzeyen yüzey şekilleri, mesela antik nehir yatakları vardı. Ayrıca devasa volkanlar vardı. Bazıları Everest’ten bile daha yüksekti. Ucu bucağı olmayan kanyonlar vardı. Birisinin uzunluğu 4000 km’yi aşıyordu. Böylece Mars, Ay’la Dünya karışımı bir yer olarak düşünülmeye başlandı.
Viking 1 ve Viking 2 (NASA – 1975) Başarıyla Tamamlandı
1975’de gönderilen Viking I ve Viking II uzay araçları, biri yörünge aracı biri de iniş aracı olmak üzere ikişer uzay aracından oluşuyordu. Viking kardeşler, Temmuz 1976’da ve Eylül 1976’da Mars’ın değişik bölgelerine indiler. Yörünge araçlarıysa Mars’ın uydusu oldular.
Viking uzay araçları Mars’a yaşam aramaya gitmişti. Yüzeye indikleri yerde sabit duran bu uzay araçlarında, aslında çok gelişmiş birer kimya laboratuvarı vardı. Araçlardan uzanan robot kollar, çevrelerindeki toprağı kazdı ve topladıkları örnekler üzerinde çeşitli deneyler yaptılar. Ne yazık ki toprağın üst kısmında hiçbir yaşam izine rastlanamadı.
Bulundukları yerde yaşama dair bir sonuç elde edemeselerde, bir zamanlar gezegen yüzeyinde akarsuların, göllerin olduğunu ve gezegene yağmur yağdığını keşfettiler. Ayrıca birçok renkli görsel gönderdiler ve panorama çekim yaptılar.
1970’lerdeki Mars görevlerinden sonra, 1990’lara kadar bir daha Mars’a uzay aracı gönderilmedi.
Mars Global Surveyor (NASA – 1996) Başarıyla Tamamlandı
1996 Kasımı’nda Mars Global Surveyor uzay aracı fırlatıldı ve Eylül 1997’de Mars yörüngesine yerleşti. Mart 1999’da gezegenin yakın mesafeden haritalamasına başladı. Gezegenin atmosferini, meteorolojik koşullarını, yüzey özelliklerini, yerçekimini, manyetik alanını inceledi. Gezegenin küresel bir manyetik alanı olmadığını keşfetti. Kuzey kutup buz örtüsünün ilk 3 boyutlu görüntülerini çıkardı.
Mars Pathfinder (NASA – 1996) Başarıyla Tamamlandı

1996 Aralığı’nda bu defa Pathfinder uzay aracı Mars’a gönderildi. Bu araç Sojourner adlı bir keşif aracını da taşıyordu. Bu hareket edebilen bir araçtı. Bu gezgin, başka bir gezegende dolaşan ilk tekerlekli araç unvanını aldı.
Pathfinder ince Mars atmosferi boyunca inişini yavaşlatmak için bir paraşüt ve çarpmayı hafifletmek için dev bir hava yastığı sistemi kullanmıştı. Daha sonra da kullanılacak olan bu yenilikçi yöntem işe yaradı. Pathfinder 16.500’den fazla görüntü çekti.
Yaklaşık 11 kg ağırlığındaki Sojourner ise bilimsel veriler toplamak için donatılmıştı. Mars atmosferini, iklimini, jeolojisini, kayaların ve toprağının bileşimini analiz etti. 550 adet görüntü gönderdi. Toplanan tüm veriler Mars’ın bir zamanlar sıcak ve nemli bir gezegen olduğunu gösterdi. Görevin başarısı gelecek Mars görevlerinin de önünü açtı.
Mars Odyssey (NASA – 2001) Devam Ediyor
2001 yılında, NASA’nın Mars Odyssey yörünge aracı Mars’a ulaştı ve yörüngeye yerleşti. Amacı Mars yüzeyini oluşturan birçok kimyasal element ve mineralin miktar ve dağılımının ilk küresel haritasını çıkarmaktı. 2 yıl boyunca bu hedeflerini başarıyla tamamladı.
Bu araç sayesinde gezegende büyük oranda hidrojen tespit edildi. Gömülü su buzu olan bölgeler belirlendi. Ayrıca Mars Odyssey’den alınan görüntüler ve diğer ölçümler, kendisinden sonra gelecek kara araçları için potansiyel iniş alanlarının belirlenmesine yardımcı oldu. Hatta olmaya devam ediyor. Yani Odyssey hala aktif çalışıyor ve 22 yılı geride bıraktığı için her sene en uzun Mars görevi rekorunu kırıyor.
Mars Express (ESA – 2003) Sadece Uydu Devam Ediyor
2003’te Avrupa Uzay Ajansı’nın fırlattığı Mars Express uzay aracı, ajansın ilk Dünya dışı gezegen göreviydi. Mars Express, bir yörünge aracı ve bir de Beagle 2 adında iniş aracından oluşuyordu.
Yörünge aracı Mars yörüngesine yerleşti ve Beagle 2, aynı gün Mars’ın atmosferine girdi. Ancak, Beagle 2’yle iletişim kurma girişimleri başarısız oldu. İletişim girişimleri Ocak ayı boyunca devam etti, ancak Beagle 2’nin Şubat ortasında kaybolduğu ilan edildi.
Mars Express Yörünge aracı ise, gezegenin güney kutbunda su buzu ve karbondioksit buzu varlığını doğruladı. Ayrıca patlayıcı volkanizmanın ve metan gazının kanıtlarını buldu. Hala görevine devam ediyor.
Mars Exploration Rovers (NASA – 2003) Başarıyla Tamamlandı
Yine aynı yıl bu kez NASA tarafından Mars Exploration Rovers görevi başlatıldı. Spirit ve Opportunity adlı gezginler Mars’a gönderildi. Her ikisi de Ocak 2004’te farklı konumlarda Mars’a indi. Kilometrelerce yol kat ettiler. Spirit 2010’a kadar, Opportunity ise 2018’e kadar aktif kaldı.
Misyonun bilimsel amacı, Mars’taki geçmiş su aktivitesine dair kanıtlar aramak ve Mars jeolojisini incelemekti. Bunun için çok çeşitli kayalardan ve topraktan örnekler alındı. Muazzam miktarda bilimsel veri toplandı.
İniş yerlerinden ayrıldıktan sonra, ikiz gezginler Dünya’ya Mars arazisinin yüzbinlerce muhteşem, yüksek çözünürlüklü, tam renkli görüntülerini gönderdi. Dört farklı spektrometre, Mars toprağının kimyasal ve mineralojik yapısı hakkında benzersiz bilgiler toplamamızı mümkün kıldı. İlk defa kullanılan özel kaya aşındırma araçları, kayaların tozlu ve yıpranmış yüzeylerinin içini incelememizi sağladı.
Gezginlerden gelen verilerle, bilim insanları, Mars’ın bir zamanlar suyla dolu olduğuna dair güçlü kanıtlar buldu. Mars’ın geçmişte mikrobiyal yaşamı desteklemiş olabileceğini düşündüren bu koşullar bilim camiasında büyük heyecan yarattı.
Mars Reconnaissance Orbiter (NASA – 2005) Devam Ediyor
2005 Ağustos’unda fırlatılan Reconnaissance Orbiter, Mars arazisinin ayrıntılarını olağanüstü bir netlikte izlemek için çok güçlü bir kamera taşıyordu. Bu kamera sayesinde NASA bir yemek tabağı kadar küçük nesneleri bile tespit edebilir hale geldi. Böylece Mars’ın jeolojisi daha ayrıntılı hale geldi. Bu uzay aracı aynı zamanda gelecekteki uzay araçları için güvenli ve bilimsel olarak önemli iniş yerlerinin tespit edilmesinde önemli bir rol oynadı. Ayrıca gezegenler arası internetin ilk kurulumunu gerçekleştirdi. Hala çalışmaya devam ediyor.
Mars Phoenix (NASA – 2007) Başarıyla Tamamlandı
2007 Ağustosu’nda gönderilen Phoenix adlı uzay aracı sabit bir yüzey istasyonuydu. Phoenix de yaptığı incelemeler sonucunda su buzunun yanı sıra, yüzeyde yaşamın ortaya çıkması için önemli birtakım kimyasal maddeler buldu.
Mars Science Laboratory (NASA – 2011) Devam Ediyor
2011 Kasım’ında Science Laboratory göreviyle Mars’a gönderilen yüzey aracı Curiosity şimdiye kadar Mars’a gönderilen en büyük ve en gelişmiş gezgindi. Bu görevde tamamen yeni bir iniş yöntemi test edildi. Önce uzay aracı bir paraşüt vasıtasıyla alçaldı. Ardından yere temastan önceki son saniyelerde iniş sisteminin roketleri ateşlenerek aracın güvenli bir şekilde yere süzülmesi sağlandı. İniş görevi başarıyla tamamlanmıştı.
Curiosity 2022 itibariyle hala aktif olarak çalışmalarına devam ediyor. 28 km’den fazla yol yaptı. Boş ağırlığı 900 kg olan bu gezgin yaklaşık bir otomobil boyutlarında. Diz hizasındaki engellerin üzerinden tırmanabiliyor. 10 adet gelişmiş bilimsel enstrüman ve 17 kamera taşıyor. Plütonyumun radyoaktif bozunması sayesinde ortaya çıkan ısıyla elektrik üreten bir radyoizotop güç sistemi taşıyor. Böylece önceki görevlerde güneş panelleri Mars tozuyla kaplanıp güçleri tükenen gezginlerin kaderini paylaşmıyor. Güneş ışığından bağımsız olarak daha esnek ve kesintisiz görev yapabiliyor.
Curiosity’nin görevi Mars’ın geçmişte basit yaşam formlarını desteklemek için doğru çevresel koşullara sahip olup olmadığını araştırmak. Bunun için 2 metreden uzun kolunu kullanıyor. Kayaları delip toz halindeki örnekleri analiz ediyor. Böylece milyarlarca yıllık Mars’ın kaya katmanlarına yazılmış tarihini insanlığa sunuyor. Hatta 2022 başlarında yaşamın önemli bileşenlerinden biri olan organik karbon buldu.
Mars Orbiter Mission (ISRO – 2013) Başarıyla Tamamlandı
Kasım 2013’te bu sefer sahneye Hindistan çıktı. Mangalyaan olarak da adlandırılan Mars Orbiter Misyonu, Hindistan Uzay Araştırmaları Örgütü (ISRO) tarafından başlatıldı. Hindistan’ın ilk gezegenler arası göreviydi. Eylül 2014’te uzay aracı başarılı bir şekilde Mars yörüngesine yerleştirildi. Böylece ISRO, Mars yörüngesine ulaşan dördüncü uzay ajansı oldu. Hindistan, Mars yörüngesine ulaşan ilk Asya ülkesi ve dünyada bunu ilk denemesinde başaran birinci ulus oldu.
Misyonun birincil amacı gezegenler arası bir görevin tasarımı, planlaması, yönetimi ve operasyonları için gerekli teknolojileri geliştirmekti. Aslında bu Hindistan’ın kendini geliştirme projesiydi diyebiliriz. İkincil amaç ise, yerli bilimsel araçları kullanarak Mars’ın yüzey özelliklerini, morfolojisini, mineralojisini ve Mars atmosferini keşfetmekti.
Mars Orbiter Misyonu Nisan 2022’de uzay aracının güç kaynakları tükendiği için sona erdi. Araçla iletişim kesildi. 6 aylık planlanan görev, süresini fazlasıyla aşmıştı. 74 milyon dolarlık rekor düşük bir bütçeyle tamamlandı ve bugüne kadar ki en ucuz Mars görevi olmayı başardı.
MAVEN (NASA – 2013) Devam Ediyor
Yine 2013 Kasım’ında NASA tarafından Mars yörüngesine gönderilen MAVEN uzay aracı, Kızıl Gezegen’in tarihi boyunca yaşadığı dramatik iklim değişikliğini anlamaya çalıştı. Uzun zaman önce kaybolan kalın atmosfer tabakasının sebeplerini araştırdı. Mars’ın yaşamı destekleyebilecek bir çevreye sahip olup olmadığını anlamaya çalıştı. Hala da bu görevler üzerinde çalışmaya devam ediyor.
ExoMars (ESA, Roscosmos – 2016) Sadece Uydu Devam Ediyor
Mart 2016’da fırlatılan Trace Gas Orbiter, ESA ve Roscosmos iş birliğiyle inşa edilen, atmosferik araştırma uydusuydu. ExoMars misyonunun amacı Mars’ta geçmiş yaşam belirtilerini aramak, Mars suyunun ve jeokimyasal ortamının nasıl değiştiğini bulmak, atmosferik eser gazları ve bunların kaynaklarını araştırmaktı. Trace Gas Orbiter’le beraber gönderilen Schiaparelli isimli gezgin iniş esnasında gezegen yüzeyine çakıldı fakat uydu hala çalışmalarına devam ediyor.
InSight Lander (NASA – 2018) Başarıyla Tamamlandı
Mayıs 2018’de Mars’a gönderilen InSight adlı sonda sabit bir istasyondu ve gezegenin derin iç kısmını incelemek için tasarlanmıştı.
InSight, sismik aktiviteyi ölçmek ve gezegenin içinin doğru 3D modellerini sağlamak için Mars yüzeyine sismograf yerleştirdi. 1300’den fazla sismik olayı ölçtü. Böylece Dünya dışı bir gezegende ilk defa deprem kaydedildi. Ayrıca Mars’ın erken jeolojik evrimini inceledi. Bu sayede Güneş sistemindeki karasal gezegenlerinin nasıl oluştuğuna dair veri topladı. Aralık 2022’de aşırı toz nedeniyle şarj olamayan uzay aracının gücü tükendi. Böylece görev sona ermiş oldu.
Emirates Mars Mission (MBRSC – 2020) Devam Ediyor
Temmuz 2020’de sahneye bu kez Birleşik Arap Emirlikleri çıktı. Hope isimli Mars misyonunu başlattı. Hope, Şubat 2021’de başarıyla yörüngeye yerleştirildi. Birleşik Arap Emirlikleri Mars’a ulaşan beşinci ülke ve ilk denemesinde Mars’ın yörüngesine başarıyla giren ikinci ülke oldu. Hope, şu an görevi dahilinde Mars atmosferini ve hava durumunu incelemeye devam ediyor. Sadece Mars misyonu olmasının ötesinde Birleşik Arap Emirlikleri tarafından ülke ekonomisine ve nitelikli iş gücüne bir yatırım olarak görülüyor.
Tianwen-1 (CNSA – 2020) Devam Ediyor
Yine Temmuz 2020’de başka bir Asya ülkesi kendini gösterdi. Tianwen-1 görevi, Çin Ulusal Uzay Dairesi tarafından başlatıldı. Bir yörünge aracı, bir iniş aracı ve bir gezginden oluşuyordu. Toplam kütlesi yaklaşık beş ton olan uzay aracı, Mars’a fırlatılan en ağır sondalardan biriydi. Uydu aracı Şubat 2021’de yörüngeye yerleştirildi. Zhurong gezgini ise Mayıs 2021’de başarılı bir şekilde gezegene yumuşak iniş yaptı. Böylece Çin, Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra hem Mars yüzeyine yumuşak bir şekilde inen hem de Mars yüzeyinden iletişim kuran üçüncü ulus haline geldi. Hatta ilk denemesinde Mars’ta yörüngeye uydu yerleştiren, iniş gerçekleştiren ve gezinme görevini başaran ilk ülke oldu.
Misyonun bilimsel hedefleri; Mars jeolojisini, iç yapısını, mevcut ve geçmiş su kaynaklarını ve atmosferini araştırmaktı.
Çin bu görevle uzay, iletişim ve kontrol teknolojilerini geliştirmeyi amaçlamıştı. Amacına ulaştı. Mars yüzeyinin ayrıntılı haritası çıkarıldı. Ayrıca Ulusal Uzay Dairesi, uzay aracını başarılı bir şekilde yörüngeye oturttuğu ve gezgini de indirdiği için yeteneklerini ispat etmiş oldu. Yani görev oldukça başarılı oldu diyebiliriz. Şu anda hem uydu hem de gezgin görevine devam ediyor.
Mars 2020 Mission (NASA – 2020) Devam Ediyor
Ve son olarak 30 Temmuz 2020’de NASA tarafından fırlatılan Perseverance gezginiyle Ingenuity helikopteri, Mars’a başarıyla fırlatılan son uzay araçları oldular.
Şubat 2021’de gezegene indirilen Perseverance, orta düzeyde yükseltilmiş olmasına rağmen, önceki gezgin Curiosity’le benzer bir tasarıma sahip. Yine bir otomobil boyutunda. Daha uzun süre görev yapabilmesi için nükleer güçle çalışan gezgin, 2 metreden uzun robotik bir kol, kimyasal analiz cihazı, karotlu sondaj, on dokuz kamera ve iki mikrofon taşıyor. Perseverance’ın mikrofon taşıması Mars görevlerinin 50 yıllık tarihinde bir ilk. Artık elimizdeki görüntülere Mars’ın ince atmosferinde yayılan ses dalgaları da eklendi.
Bu ses dalgaları dünyadakinden daha yavaş hareket ediyor. Saniyede 240 metre. Ayrıca yüksek frekanslı sesler çok hızlı yutuluyor. Tüm bu etmenler, Mars’a giden ve birbirlerinden sadece beş metre uzakta duran iki kişinin sohbet etmesinin zor olacağını gösteriyor.
Gezgin ayrıca başka bir gezegende ilk kez uçan mini helikopter Ingenuity’yi de Mars’a taşıdı. Bu mini helikopter Aralık 2022 itibariyle Mars’ın son derece ince olan atmosferinde 37 başarılı uçuş gerçekleştirdi. Perseverance bu uçuşları kaydetti. Böylece başka bir gezegende başka bir uzay aracını duyan ve görüntüleyen ilk uzay aracı oldu.
Helikopterin sesleri ve görüntüleri
Mars 2020 misyonu halen devam ediyor. Misyonun temel hedefi Mars’ta yaşam arayışı. Perseverance yalnızca geçmişteki yaşanabilir koşulların işaretlerini aramakla kalmıyor. Şu anki muhtemel mikrobiyal yaşamın belirtilerini de arıyor. Hatta topladığı örnekleri gelecek görevlerle dünyaya göndermek için depoluyor. En dikkat çekici görevlerinden biri de Mars yüzeyinde oksijen üretmek için tasarlanmış bir aleti test ediyor. Böylece gelecekte insanları Mars’a götürme hedefine de katkı sağlıyor. Hatta bu test başarılı oldu. MOXIE Mars’ta yaptığı ilk testte karbondioksitten 5.37 gram oksijen gazı üretti. Üretmeye de devam ediyor. Bu, gelecekte astronotlar için hem solunabilir oksijen hem de hidrojenle birleştirildiği taktirde su bile elde etmeyi sağlayabilir.
Mars’ta Yaşam Var Mı? (Ya Da Var Mıydı?)
Günümüzde Mars’ın yüzey koşulları, canlıların yaşaması için uygun değil. Sıcaklık ortalama -60°C. Çok ince olan atmosferinde oksijen çok az bulunuyor. Yüzeydeki basınç da yeryüzündekinin yüzde biri kadar. Yoğun bir atmosferi olmadığından, gezegen sürekli öldürücü kozmik ışınların etkisi altında. Ama belki de en önemlisi Mars’ın yüzeyi Dünya’daki en kuru çölden daha kuru; hem de birkaç milyar yıldır. Ne yazık ki bu koşullar altında yüzeyde sürekli olarak sıvı halde su bulunamıyor. Bu haliyle en dayanıklı bakterilerin bile Mars’ın yüzeyinde yaşaması olanaksız.
60 yıldır devam eden yoğun araştırmalara rağmen, Mars’ta şu ana değin, yaşayan herhangi bir canlıya rastlanamadı. Herhangi bir fosil de bulunamadı.
Ancak gerek gezegenin yüzeyinde görülen gerekse araştırmalarla ortaya çıkartılan birçok çarpıcı olgu geçmişte Mars’ın yüzeyinde bol miktarda su olduğunu hatta yoğun bir atmosferi bulunduğunu ortaya koydu.
Dolayısıyla Dünya’da bile bazı sıra dışı koşullarda, mesela okyanus tabanlarındaki bacalardan çıkan 100°C’den daha sıcak sularda, Antarktika’da -50°C’den düşük sıcaklıkta kayaların içinde, asit ya da baz düzeyi aşırı yüksek ortamlarda ya da yerin birkaç km altındaki sıcak kayaların içinde yaşayan bakterileri göz önüne alınca, benzer ya da biraz daha dayanıklı birtakım mikroorganizmaların Mars’ta hala yaşıyor olduğunu düşünmek pek de yersiz sayılmaz.
İnsanların Mars’ta yaşayan mikroorganizma arayışları daha uzun süre devam edeceğe benziyor. Büyük olasılıkla bu konudaki açık yanıtı ilerleyen yıllarda Kızıl Gezegen’e gidecek ilk insanlar verecek. Eğer Mars’ta birtakım canlı mikroorganizmalar bulunursa, yapılacak olan ilk şey, tıpkı bizim gibi DNA temelli canlılar olup olmadıklarını incelemek olacaktır. Eğer DNA taşıyorlarsa, bu kez de yaşamın acaba Dünya’da ortaya çıkıp oradan mı Mars’a gittiği, yoksa Mars’ta doğup oradan mı Dünya’ya geldiği araştırılmaya başlanacaktır. Ama DNA taşımayan, yani farklı kökenden canlılar bulunursa, o zaman da yaşamın, evrenin farklı noktalarında da evrimleşebileceği kanıtlanmış olur. Belki de evrendeki canlılık tahmin ettiğimizden çok daha yaygındır.
Gelecek Mars Görevleri
Mars gerçekten de binlerce yıldır insanlığın ilgisini çeken bir gezegen oldu. Şu anda 3 gezgin, 1 mini helikopter ve 7 uydu tarafından incelenmeye devam ediyor. Dahası da yolda. ABD, Çin, Avrupa Birliği, Rusya, Hindistan, Japonya ve Kanada gibi ülkelerin yakın zamanda Mars için yepyeni planları var. Bu görevler Mars’tan ve uydularından örnek toplayıp Dünya’ya getirmeyi hatta Mars’a astronot göndermeyi bile hedefliyor. Elon Musk’ın SpaceX’i gibi özel şirketler bile artık Mars konusunda planlar yapıyor.
Peki orada bir koloni kurmak gerçekten mümkün mü? Kursak bile ne tür zorluklarla karşılaşacağız?
Gelin biraz da bunlara bakalım.
Mars’ta Koloni Kurmak Mümkün Mü?
Günler Dünya’dakine benzerlik gösterse de Mars, Güneş’e çok uzak. Bu yüzden Dünya’dakinin sadece %40’ı kadar bir Güneş enerjisi alabiliyor. Bir de Mars’ta oluşan devasa toz fırtınaları da eklenince Güneş’i görmek bir hayli zorlaşıyor. Anlaşılan o ki Mars’ta nükleer enerji kullanmak daha faydalı olabilir.
Mars’ın bir atmosferi bulunsa da Dünya’nın sadece %1’i kadar. Çoğunlukla karbondioksitten oluşması da cabası. Bu yüzden bir üs kuracaksak üssümüzü azot ve oksijenden oluşan yapay bir atmosferle doldurmamız gerekecek.
Ayrıca geniş bir manyetosfer ya da yoğun bir atmosfer olmadığı için uzaydan gelen tüm radyasyonun yarısı yere ulaşıyor. Bu da Mars’ta yaşayacak olanların kanser olma riskini önemli derecede artıracak. Bunun için üssümüzü çok sağlam birtakım önlemler alarak korumamız gerekecek. Ancak ne yaparsak yapalım yine de Dünya’daki korumayı sağlayamayız.
Başka bir sıkıntı ise Mars tozu. Bu toz çok ince ve elektrostatik olarak o kadar yüklü ki her şeye yapışacak. Yaşam alanlarına girmesi ve üste çalışan astronotların ciğerlerine kaçmasının hiç iyi olmayacağını söyleyebiliriz. Sadece ince ve inatçı olduğu için değil aynı zamanda zehirli olduğu için.
Beslenme işini topraksız tarım kullanarak yapmak da en mantıklısı olacak sanırım.
Tüm bu sorunları çözsek bile yer çekiminin düşük olması yepyeni başka problemleri getiriyor. Mars’taki yer çekimi Dünya’nınkinin %37’si kadar. Bu kas erimesi ve kemik kaybı demek.
Hatta kardiyovasküler problemler.
Bu yüzden gün içerisinde sık sık egzersiz yapmak gerekecek. Bir de Mars’ta fazla kalmasak iyi olur. Ne kadar zor ve masraflı olsa da birkaç yılda bir Dünya’ya dönmek sağlıklı kalabilmenin tek yolu. Bu sayede sadece beden sağlığı değil akıl sağlığı da daha stabil kalabilir. En azından işleri tamamen yoluna koyana kadar.
Başlangıçlar hep zordur.
Mars ve Dünya arasında olan milyonlarca kilometre bir başka dezavantaj. Yörüngeleri ancak her iki yılda bir birbirine yakın olacak şekilde. Bu yüzden acil bir durumda Dünya’dan yardım göndermek ayrı bir sıkıntı. Ayrıca zaten insanların ihtiyaç duyduğu suyu, yiyeceği, oksijeni oraya taşımak inanılmaz bir maliyet getirecek. Bu yüzden en azından suyu ve oksijeni orada elde etmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor. Bu konuda umut verici çalışmalar var.
Ne olursa olsun eğer yeterince kararlı ve azimli olursak tüm sorunları aşabiliriz.
Sonuç:
Mars’a gitmek önemli. Çünkü eğer orada bir yaşam belirtisine rastlarsak yalnız olmadığımızı ya da evrende yalnız olmayabileceğimizi anlayacağız.
Eğer rastlamazsak bu da önemli. Bu sayede biyolojik yaşamın oldukça nadir ortaya çıkan bir kavram olduğunu anlayabiliriz.
İnsanlar içinde bulunduğumuz yüzyılda Mars’a gidebilir, ne var ki Mars’a gitmek Ay’a gitmekten çok daha zor. Ay yalnızca üç günlük mesafede ve 380 bin km uzaklıkta. Mars’a gidiş ise yedi ay sürüyor ve aşılması gereken mesafe 225 milyon km. Bu mesafe robotlar için sorun olmayabilir ama insanlar için gerçekten problem.
Fakat her şey hayal etmekle başlar. Hayal etmek gerçekleştirmek yolunda atılmış en önemli adımlardan birisidir. Uzayda gelecek var, bilim var. Bugün insanlığın yararına olan pek çok teknoloji uzay programlarının bir yan ürünü olarak ortaya çıktı. Belki Mars’ta karbondioksiti geri dönüştürmeyi öğreneceğiz. Dünya’daki iklim değişikliğine bir çare bulacağız. Mesela atıklarımızı %100 geri dönüştürmeyi ve yeniden kullanmayı Mars’ta kurulan kolonimize borçlu olduğumuz bir dönem gelebilir. Bundan da önemlisi Mars görevleriyle insan ırkı tek bir gezegene sıkışıp kalmaktan kurtulabilir.
Mars, yıldızlararası bir medeniyet olma yolunda atılacak en önemli adım.
Tüm bunları gerçekleştirebilmek için önce barış içinde bir dünya inşa etmeliyiz. Sadece birkaç ülkenin değil bütün ulusların uzay yarışına katkı sağlaması gerek. Yeni yılda hepinize savaşların ve salgın hastalıkların olmadığı, aydınlık bir dünya diliyorum. 2023’te Holosen’in yeni videolarına maddi destek sağlamak isterseniz bütçenize zarar vermeden çok küçük miktarlarla kanala katılabilirsiniz.
Mutlu yıllar.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
Bir Nefeste Evren – COLIN STUART
50 Soruda Evren – ÇAĞLAR SUNAY
Evren 101 – CAROLYN COLLINS PETERSEN
Astronomi for Dummies – STEPHEN P. MARAN
https://mars.nasa.gov/mars-exploration/missions/?page=0&per_page=99&order=date+desc&search=
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_missions_to_Mars
https://www.britannica.com/place/Olympus-Mons
https://en.wikipedia.org/wiki/Olympus_Mons
https://en.wikipedia.org/wiki/Valles_Marineris
https://mars.nasa.gov/gallery/atlas/valles-marineris.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Mars
https://simple.wikipedia.org/wiki/North_Polar_Basin_(Mars)
https://en.wikipedia.org/wiki/Mars_Orbiter_Mission
https://en.wikipedia.org/wiki/ExoMars#First_launch_(2016)
https://en.wikipedia.org/wiki/Emirates_Mars_Mission
https://en.wikipedia.org/wiki/Tianwen-1
https://en.wikipedia.org/wiki/Mars_2
https://en.wikipedia.org/wiki/Mars_3
https://en.wikipedia.org/wiki/Giovanni_Schiaparelli
https://tr.wikipedia.org/wiki/Galileo_Galilei
Mars: Yeni Evimiz yazısı ilk önce Holosen üzerinde ortaya çıktı.