Türkiye'de Ekolojik ve Sosyal Yıkımın Boyutları

Deprem Sonrası Çevresel ve Sosyal Etkiler: Türkiye'de ÇED Süreçlerinin Artışı ve Madencilik Sektöründeki Gelişmeler

Türkiye'de Ekolojik ve Sosyal Yıkımın Boyutları

1993-2023 yılları arasında Türkiye'de "ÇED Gerekli Değildir" kararı verilen proje sayısı 77.434'tür. Bu projelerin yarısı madencilik sektörüne aittir. Dağlar taş ve mermer ocaklarıyla delik deşik edilirken, bu süreçlerin daha da hızlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. AKP'nin 22 yıllık inşaat ve rant odaklı ekonomik politikaları, bu projelerin genişlemesine olanak tanımıştır. Bu durum, ekolojik yıkımın yanı sıra emekçilerin haklarının da gasp edilmesine neden olmuştur. 

Deprem Bölgesi: Yeni Rant Alanı

6 Şubat 2023'te meydana gelen büyük depremin ardından, Türkiye'nin deprem bölgeleri hızlıca rant alanlarına dönüştürülmüştür. Bu bölgelerde 497 yeni proje için ÇED süreçleri başlatılmıştır ve bunların 210’u madencilik projelerine aittir. Madencilik faaliyetlerinin bu bölgelerde artması, ekolojik ve sosyal riskleri daha da derinleştirmektedir. Türkiye’nin önde gelen ekoloji örgütleri, bu rant süreçlerini belgeleyerek, kamuoyunun dikkatini bölgedeki yıkıma çekmeye çalışmaktadır.

Türkiye’nin Madencilik Patlaması

Deprem bölgelerinde başlayan ÇED süreçlerine ek olarak, Türkiye genelinde madencilik projeleri hız kazanmıştır. 2008-2023 yılları arasında 386 bin maden ruhsatı verilmiştir. Bu ruhsatlar, maden projelerinin önünü açarken, ekosistem üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır. Erzincan İliç'teki Çöpler Altın Madeni'nde yaşanan çevre felaketi, bu projelerin yarattığı ekolojik ve sosyal sorunları bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Ekokırım ve Emekkırım Suçları

Türkiye, madencilik projelerinin doğa ve insan üzerindeki yıkıcı etkilerini yeni konuşmaya başlamıştır. Maden projeleri hava, su ve toprağın kirlenmesine neden olurken, emekçilerin hakları da büyük oranda ihlal edilmektedir. Özellikle madencilik faaliyetleri, emek sömürüsünün en yoğun yaşandığı sektörlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu süreçlerde ekokırım ve emekkırım suçlarının işlenmesi, toplumsal farkındalığın artmasına rağmen yeterince önlem alınmamasına neden olmaktadır.

Deprem Sonrası ÇED Süreçleri ve Proje Artışları

Depremden etkilenen 11 ilde toplamda 497 proje için ÇED süreci başlatılmıştır. Bu projeler arasında en dikkat çekici olanlar madencilik, çimento, petrol arama ve güneş enerjisi santralleridir. Deprem sonrası bölgede 177 GES (Güneş Enerji Santrali) projesi için süreç başlatılmış, eski maden sahaları bu projelerle doldurulmuştur. Ayrıca, deprem sonrası 42 çimento ve hazır beton projesi için de ÇED süreci başlatılmıştır. Bu tablo, depremden etkilenen bölgelerin nasıl bir rant alanına dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır.

Madencilik Yasasında Değişiklik Teklifi ve Etkileri

TBMM’ye 29 Ocak 2024'te sunulan “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, madencilik faaliyetlerini kolaylaştıran düzenlemeler içermektedir. Teklif, madencilik faaliyetlerini engelleyen yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmayı hedeflemekte ve özellikle inşaat sektörü için gerekli olan taş ve mermer gibi II. Grup madenlerin daha kolay çıkarılmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu düzenlemelerle birlikte, ÇED süreçlerinde büyük kolaylıklar sağlanmakta ve “ÇED Gerekli Değildir” kararlarıyla projeler hızla hayata geçirilmektedir.

Sonuç

Türkiye’de madencilik sektörü, ekolojik yıkım ve emek sömürüsüyle birlikte büyümeye devam etmektedir. ÇED süreçlerinde yapılan düzenlemeler, projelerin hızlanmasını sağlarken, doğal alanlar ve kültürel miraslar sermayenin kullanımına sunulmaktadır. Deprem bölgelerinin rant alanına dönüştürülmesi ve madencilik faaliyetlerinin artması, Türkiye’deki ekokırım ve emekkırım suçlarının boyutlarını daha da büyütmektedir. Bu süreçlere karşı toplumsal farkındalık oluşturulmalı ve dayanışma ağlarıyla ekolojik yıkıma karşı mücadele edilmelidir.